ÖZEL: Enis Nakkaş'tan yeni Medya Şafak röportajı

ÖZEL: Enis Nakkaş'tan yeni Medya Şafak röportajı
Hasan Sivri Medya Şafak için Beyrut'ta Enis Nakkaş ile çok önemli bir röportaj daha gerçekleştirdi...

 

Hasan Sivri: Sayın Nakkaş sorularımız yoğunlukla Rusların son hamlesine dair olacak. Ruslar Suriye'de büyük bir atağa geçti. Öncelikle zamanlamayı sormak isterim. Neden şimdi? Kriz ve savaş 5. yılında. Ordu birçok noktadan çekildi bu süre boyunca. En son İdlip ve Cisr El-Şuğur düşmüştü. Ruslar İran'ın nükleer anlaşmasını mı bekliyorlardı?

 

Enis Nakkaş: Müdahalenin sebebi nükleer anlaşma değil ama nükleer anlaşma İran ile Rusların koordinasyonunda kolaylık sağlıyor. Müdahalenin ana sebebi Rusların, Amerika ve Türkiye'nin silahlı güçlere daha güçlü yardımlar yapabileceğine dair elde ettiği veriler. Bu güçlü yardım uçuşa yasak bölge hikayesi veya başka bir şekilde gerçekleştirilecekti.

 

Suriye artık dış güçlerle çatışmaya başlamıştı. Silahlı güçler artık iç muhalefet olarak adlandırılamaz. Bu militanlar dış güçler oldu. Dış güçlerin yardım ettiği bu gruplar için Suriyeli silahlılar diyemeyiz . Bu aşamayı çoktan geçtik. Liderleri, komutanları ve elemanları ile çoğu dış güçler diyebileceğimiz güçlere dönüştüler. Suriye'yi bu dış güçlerle savaşta tek başına bırakmak Ruslar açısından mantıklı değildi.

 

Rusya Federasyonu'nun savunma stratejisi artık net ve açık. Rusya, NATO'nun sınırlarına yaklaşmasını engellemek istiyor. Rusya, Batı'nın çiçek devrimleri vb. şekillerde sınırları içerisinde hareket etmesine izin vermek istemiyor. Rusya ayrıca Batı'nın, kendi arzusuna göre hükümet devirip yerine başka bir hükümet yerleştirme mefhumunu artık kabul etmiyor ve Suriye'de çoğunluğu yabancı olan silahlı güçler zafer elde ederse, bu güçlerin bir kısmının Çeçenistan'a, Kafkaslara, Pakistan vb. yerlere geri döneceğini biliyor.

 

Bugün denklemler tamamen değişti. Sen artık Türkiye olarak ''Hak ve hukuk için Suriye'deki halkı destekliyorum'' diyemezsin. Senin aslında Amerika'nın bölgeyi parçalama projesinde yer aldığın, bu projede bir şeylerden istifade etmek için ve nüfuzunu genişletmek için yer aldığın ortada. Sen bölgede Rusya, İran ve genel olarak bölgenin çıkarına olmayan NATO projesenin bir kısmını oluşturuyorsun. Bölge sana izin vermez.

 

Şimdi Türkiye'nin iki seçeneği var. Bu inadına ''ısrarcıyım'' diyerek devam edebilir ki bu da bölgede büyük bir çatışma anlamına gelir. Bu durumu ne İran kabul eder ne de Ruslar. Askeri açıdan baktığımızda hiç de mecbur olmamasına rağmen Hazar Denizinden füzeler atıldığını görüyoruz. Askeri açıdan gereği olmayan bu füzeler stratejik açıdan ''Güçlerimiz nerede olursa olsun bütün Rus ordusu savaşa hazır ve savaştadır'' mesajı veriyor. Yani Rusların sadece Lazkiye'deki güçleri veya Kardaha yakınlarındaki havaalanındaki imkanları ile değil tüm imkanları ile olası bir savaşta yer alacağı mesajıdır bu. Sonuç olarak dünya savaşı istiyor musunuz, istemiyor musunuz seçenekleri var. Putin'in ortaya koyduğu hat budur. Türkiye'ye düşen de seçim yapmak.

 

Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik kitabına dönecek olursak bir paragrafta, kendi siyasetleri olan hem bölgeye karşı bir siyaset izleyen NATO ile beraber politika izlemek ile bölgede var olan devletlerle beraber bir politika izlemek arasındaki çelişkiden bahseder. Türkiye aynı anda hem bölgenin yanında hem NATO'nun yanında yer alamaz. Erdoğan'ın da aynı anda hem Şangay hem NATO üyesi olamadığı gibi. Putin'den Şangay'da üye olarak kabul edilmesini talep etti. Putin ise böyle bir şey mümkün değil cevabını vermişti.

 

Biraz sonra soracağım soruyu şimdi sorayım. Davutoğlu, Rus uçaklarının Türk hava sahasını girmesinden sonra NATO'yu olağanüstü toplantıya çağırdı.

 

Enis Nakkaş: Bu normal bir çağrı. Türkiye NATO üyesi. Ben tek başıma değilim mesajı verip NATO'yu devreye sokmak istedi. NATO ne yaptı? Açıklama yaptı sadece. Bu sırada da Patriotları çekti. Türkiye'yi koruyacak olan Patriotları çekti. Bir çelişki var. Biz Türkiye ile birlikteyiz ama Patriotları çekiyoruz diyor NATO. NATO'nun Patriotları çekmesi, uçaklara karşı NATO veya Patriot örtü desteği olmadığını gösteriyor. NATO gelip Rusya ile çatışacak diyelim, geri dönüp sorumuzu tekrar sorabiliriz. Bu 3. Dünya Savaşına neden olacak. Sen, bazı değişimleri sağlamak için bedelini de ödemek üzere dünya savaşına ihtiyaç duyuyor musun ve bu savaşı istiyor musun? Başka bir çözüm yoksa, yani bu savaşa mecbursak, diyelim ki Türkiye'nin geleceği devlet olarak, halkları ve coğrafyası ile birlikte tehdit altındaysa, evet savaşalım diyecekler. Ama savaşa götürecek süreç eğer bir partinin veya bir kişinin politikası sonucu ise ''Yok, savaş haricinde de bir şeyler değiştirilebilir'' derler. Seçimler var Türkiye'de. Şimdi halkın bu politikanın değişmesini sağlaması gerek. Erdoğan'a bu politikayı izlemesi için yeşil ışık yakmamalı Türkiye halkı. Türkiye halkı bugün, kendi geleceğinden sorumlu. Ya savaş ya da barış diyecekler. Erdoğan'a, istediklerini yapması için fırsat ve yeşil ışık verilmezse, Erdoğan'ı Kürtlerle barışa mecbur bırakacak ve savaş mantığından çıkıp siyasi uzlaşıya gitmesini sağlayacaklar.

 

Bölgede ise rejimleri devirme, liderleri değiştirme ve bölgenin geleceği üzerine komplolar kurmak yerine Irak, İran, Suriye ve diğer devletler ile ''çatışma mantığı'' yerine ''işbirliği mantığına'' ve diyaloğa zorlayacaklar. Şimdi önümüzdeki haftalarda seçimler var. Karar verilecek. Biz Erdoğan veya Davutoğlu'nun stratejilerini değiştirmelerine ve politik dönüşüm yaşamalarına değil, geleceğine karar verecek olan Türkiye halklarının sandıklardaki seçimine güveniyoruz. Savaş mı barış mı? Savaş istiyorsan, Türkiye içinde ve dışında savaş politkalarına devam edebilsin diye Erdoğan'a oy verirsin. Türkiye ve bölgede barış istiyor isen Erdoğan'a istediği çoğunluğu vermemen lazım.

 

Türkiye'nin geleceğinde Erdoğan'ı görüyor musunuz?

 

Enis Nakkaş: Mutlak iktidar olarak göremiyorum ama partisini de zayıf bir parti olarak görmüyorum. Birinci parti olarak kalacak. Gelecek hükümet de muhtemelen Adalet ve Kalkınma Partisi olmadan kurulamayacak, AKP de tek başına hükümet kuramayacak. Ama seçmenin sandıkta verdiği mesajı iyi kavrayabilecek partililer, parti içinde bir bölünmeye gidebilir. Bu da şimdiden de görünüyor. Seçimlerde birinci parti olabilir ve daha sonra biz yeni bir parti kuruyoruz, diyebilirler. Bu çok olası. Ben bu parti içerisinde Erdoğan'ın politikalarını beğenmeyen üst düzey yetkililer olduğunu biliyorum. Ya büyük bir savaşa neden olacağız ya da diyalog masasına döneceğiz, diyorlar. Ruslar ve İranlılar bu masaya hazır.

 

Sahaya ve Rusların müdahalesine geri dönecek olursak, Rusların hava saldırılarının sahaya etkisi ne olacak? Ne tür değişimler göreceğiz? Ruslar IŞİD, Fetih Ordusu, Nusra ve diğer grupları etkili ve sert bir şekilde vuruyorlar.

 

Bütün militanları vurdukları çok açık. Çünkü hiçbiri siyasi uzlaşıya razı değil. Rusya son hamlesinden aylar önce Moskova kapılarını tüm Suriye muhalefetine açtı. Hatta silahlı gruplara siyasi uzlaşı ile çözüm istiyorsanız Moskova'ya gelin, dedi. Bu silahlı gruplardan hiçbiri siyasi çözüm istemiyor. Dolayısıyla bütün gücü ile siyasi çözüm istemeyen silahlı grupları, siyasi çözüme zorlamak için vuruyor. Rejim ve hükümet siyasi çözüme hazır. Bazı gruplar kesinlikle siyasi çözüme razı olmayacak. Kaide, Nusra ve IŞİD gibi gruplar hiçbir şekilde siyasi çözümü kabul etmezler. Dolayısıyla tasfiyeleri gerekiyor. Önümüzdeki haftalarda, tam olarak ortaya çıkmayan Rusların müdahalesinin gerçek hacmi ile şok olacaklar.

 

Karadan müdahale etmek gibi mi? Ruslar karadan müdahele edecek mi?

 

Enis Nakkaş: Karadan, havadan ve denizden. Çok büyük ihtimal ile Irak'a kadar genişleyecek bir müdahale. Irak'a genişleme olasılığı çok güçlü. Bunların üstüne Çin'den de destek gelecek. Çin de bu savaşta yer alıyor. Çin'in müdahele hacmi birinci derecede değil de ikinci dereceli olabilir ama Rusya ile bu savaşın bu hedeflerle bitmesi gerektiği üzerine anlaşmış. Yani bölgede rejimlerin oyunlarla değiştirilmesine artık izin yok, cihadist grupların zafer kazanmasına izin yok ve NATO'nun bölgenin politikalarını belirlemesine izin yok. Sonuçta Çin bütün bu hedeflerde Ruslarla anlaşmış durumda.

 

Rusların bu müdahelesinden sonra, müdahaleyi destekleyenler için ''Bazıları Rusçu oldu'' denmeye başlandı. Rusların müdahelesi ile Amerika veya NATO'nun bölgeye yönelik müdahaleleri arasında sizce fark var mı?

 

İki politika arasında büyük farklar var. İlkin Ruslar sadece uluslararası kanun çatısı altında hareket ediyor. Bütün sorunları Birleşmiş Milletlere ve Güvenlik Konseyine taşıyor. En başından Amerika'ya şu çağrıyı yaptılar: ''Müdahale edecekseniz, Güvenlik Konseyi kararı ile ortak müdahale edelim.'' Rusya hala Irak'ta müdahil olmuş değil. Çünkü Irak hükümeti böyle bir talep iletmiş değil. Suriye'ye müdahalesi de Suriye'deki hükümetin talebi ile geldi. Ama Amerikalıların Suriye'deki müdahalelerini kim istedi? Amerika'nın Suriye'deki saldırılarını meşrulaştıran herhangi bir kanun yok. Irak'taki saldırılarını ise Irak hükümeti talep etti. Dolayısıyla Rusya kanun çatısı altında hareket ediyor.

 

Rusya ayrıca bir ülkenin geleceğinde kimin olacağını her zaman o ülkenin halkı belirler, diyor. Esad'ın gideceğini veya devrileceğini sen veya ben beliryemeyiz. Halkı karar verir. Dolayısıyla İran ve Rusya, şu an Cumhurbaşkanı Esad'ın orada kalıp kalmayacağını belirleyen seçimlerdir, diyor. Şunun için diyorlar: Herkesin muhalefet ve rejimin ortak olduğu ulusal birlik hükümetinin kurulması ve bu hükümetin seçimlere gitmesi için çalışması gerekiyor. Amerika, rejim devrilmeden seçimler olmaz diyordu. Amerika kendi hedeflerine, halkın görüşüne başvurmadan ulaşmak istiyordu. Bu da ihtilafların özünü oluşturuyor taraflar arasında.

 

Ruslar öncelik uluslararası kanunlarda, ikinci olarak halkın kararı var ve üçüncüsü de şiddet araçlarına başvurmamalı, diyor. Her yerde, Suriye'deki gibi şiddet olaylarını gerçekleştirecek gruplara ulaşabilir ve o ülkede bu tür grupları finanse edip silahlandırabilirsin. Sonra bu gruplarla savaşan ülke için ''Halkını katleden katil'' gibi medya kampanyalarına başvurabilirsin. Bu artık kabul edilemez. 50'lerde askeri darbe yöntemini seçtikleri gibi şimdi şiddet içerikli ''devrimlerle'' hedeflerine ulaşmak istiyorlar. Bu, tüm ülkelerin ve halklarının güvenliğinin tehdit altında olduğu anlamına gelir.

 

Birkaç ay önce yaptığımız röportajda Amerika'nın önderliğindeki Koalisyon'un IŞİD'e yönelik hava saldırıları için ''Amerika, bölgenin haritasını havadan çiziyor'' demiştiniz. Şimdi havada Rusya da var. Şimdi Ruslar da mı bu harita çiziminde yer alıyor? Havada nasıl bir rekabet var?

 

Amerika, havadan ateş ile bölgeye yeni haritalar çizmeye çalışıyordu. Rusların müdahalesi ise haritaları, yine havadan ateş ile korumaya çalışıyor. Ruslar Suriye'yi bölemezsiniz, Suriye'de gayrimeşru silahlı gruplar kontrol sağlayamaz, diyor. Dolayısıyla burada yeni haritalar çizmek ve ülkeleri bölmek için müdahale etmen ile Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini korumak için müdahale etmen arasında ciddi bir fark var.

 

Amerika'nın buna karşı adımı ne olacak? Buna sessiz mi kalacak? Ne yapabilir?

 

Amerika için yapılabilecek birkaç ihtimal var. Ilımlı muhalafeti koruma bahanesi ile bu silahlı grupları silahlandırabilir ve çatışmayı tırmandırabilir veya Güvenlik Konseyine dönüp kimin vurulması gerektiğini, ne yapılacağını ve meşru olan ve olmayanın ne olduğunu o çatı altında tartışabilir. Bu ihtimalin ise uzak olduğunu düşünüyorum. Amerika Güvenlik Konseyi kararına razı olmayacaktır. Çünkü bu durum onu başka ülkelerdeki rekabetlerinde kısıtlayacaktır. O Afganistan ve Irak'a da uluslararası bir karar olmadan saldırdılar. Libya müdahalesi de aldatıcıydı. Sivilleri korumak için karar çıkarıldı ama gidip ülkeyi yerle bir ettiler. Dolayısıyla silahlı grupları daha çok silahlandırma kararı alabilir.

 

Şimdi birçok devlet müdahil oluyor. Suriye krizi gittikçe düğümleniyor mu yoksa bir şeyler çözülüyor mu?

 

Görüntü öyle, düğümleniyor gibi, ama pratikte kolaylaşıyor. Daha önce kapalı olan uluslararası ve bölgesel müdaheleler şimdi açığa çıktı. Artık ya dünya savaşına gideceksin ya da uzlaşıya. Dolayısıyla şimdiki durum için çok tehlikeli diyebiliriz.

 

Savaş çıkma olasılığı var mı?

 

Tabii ki. Brzezinski geçen haftalarda yazdı. 1. Dünya Savaşı basit suikastlar ve komplolar ile başladı, dedi. Şimdiki gidişatın ise Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki gidişattan daha tehlikeli olduğuna dair uyarıyor. Kısmen onaylıyorum. Suriye krizi başında ''rejim düşecek mi'' diye soranlara ''Bu görünmüyor, görünen ya bölge ya da dünya savaşı ama Suriye'de diğer eksenin istediği hacimde değişiklik olmayacak'' demiştim. Oyunlarla veya komplolarla Suriye'yi düşürebileceğini sananlara yanılıyorsunuz demiştim. Bölgesel bir savaş veya dünya savaşı olabilir ama Suriye düşmeyecek demiştim. Seçenekler önlerinde. Çatışmayı tırmandıracaklar mı, uzlaşıya mı dönecekler, göreceğiz.

 

Suudi Dış İşleri Bakanı ''Esad gidecek yoksa masada askeri çözüm var'' demişti.

 

Bu kararı Yemen'de hayata geçirebiliyorlar mı? Yemen tecrübesi önlerinde duruyor. Yemen'e girdiler. Bir hafta, iki hafta, olmadı bir ay veya birkaç ay içerisinde herdeflerine ulaşacaklarını düşündüler. Bugün Yemen'deki savaşın 7.ayındayız. Hiçbir şey başaramadılar. Hiçbir şey elde edemediler. Hükümet ve Hadi Aden'de oturuyor. Onlarla hareket etmeyen ve bağımsızlık isteyen Güney Hareketi ve bir diğer yandan El-Kaide ile Aden'i bölüşmüşler. Ayrıca IŞİD de var. Ne istikrar var ne de elde ettikleri herhangi bir şey. Suudilerin bahsettiği karar bu mu? Yani bu cumhurbaşkanı gidecek, bu oturacak, bu şöyle olacak vs. Her şeyi güç ile yapmak demek bölgeyi savaşlara götürmek demektir. Suudilerin kararı bu. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Çünkü yarın ben de çıkar ''Suudi Krallığının liderini beğenmedim, insanları silahlandıracağım, dışarıdan güçler göndereceğim'' diyebilirim. O zaman cevapları ne olur? Suudilere Lübnanlı birini gönderirim, onun Suriye'ye Muheysini'yi gönderdiği gibi. Emirlikler'e de Suriyeli gönderirim, onların da Suriye'ye gönderdikleri gibi. Bu nasıl bir mantık?

 

Rusların son hamlesi için ''Afganistanlaşma'' ifadesi kullanılmaya başlandı. Rusların Afganistan ve Suriye müdahaleleri arasındaki fark nedir?

 

Büyük farklar var. Öncelikle Ruslar Afganistan müdahalesinde tek başlarınaydı. Şimdi olduğu gibi bölgesel olarak İran gibi devletlerden destek görmüyor ve halklardan onay alamıyordu. Afganistan'da sadece Komüst Partisi vardı destekleyen. Afgan halkı Ruslara kucak açmadı. Bugün ise Suriye halkının çoğu Rusların yanında. Irak'ta da bir müdahale olursa yine Irak halkının çoğunluğu Rusların yanında olacak. Ayrıca bölgesel güçler var, Rusların son müdahalesinin yanında olan. Afganistan'da Sovyetler Birliği halk ve bölge tarafından izole edilmişti. Şimdi sahaya çok önemli etkileri olacak, Rus hava destekli Rus, NDF (Ulusal Savunma Güçleri), Suriye Ordusu ve Hizbullah koordinasyonu var.

 

Savaş olasılığına dönecek olursak, bu koordinasyonla birlikte Rusların askeri olarak hiç gereği yokken 1500 kilometre öteden, Hazar Denizinden IŞİD'i vurması ne anlama geliyor? Birilerine mesaj mı? Bu mesaj ne kadar etkili olabilir?

 

Ruslar bu şekilde diğerlerine ''Biz savaşa hazırız'' mesajı veriyor. Diğerlerine artık bu mesajı anlayıp ya tırmanışa devam ya da geri çekilme üzerine bir politika geliştirmeleri düşüyor. İki ihtimal var. Hazar Denizinden müdahil olmak, zaten Amerikalıların bildiği teknolojik ve füze imkanlarını gösterme veya kas gücü şovu değil. Amerikalılar, bu tür füzelerin varlığından elbette haberdarlar. Bu müdahelenin şöyle bir mesajı var: Rus Ordusu, dünyadaki tüm üslerinden bu savaşa katılabilir ve buna hazırdır. Yani Hazar Denizini de kullanabiliriz Karadenizi de. Ayrıca sadece Sukhoi uçakları değil, 4 bin kilometre yol alıp stratejik yerleri vurabilen stratejik uçaklar var. Rusların elinde var bu uçaklardan. Ruslar biz her şeyimizle bu savaşın içerisindeyiz diyor.

 

NATO'nun bu gelişmeleri değerlendirmesi gerekecek. Rusların ayrıca bir açıklaması oldu. Silahlı gruplara uçakları vurabilecek gelişmiş füzeler ve silahlar verilirse bunu Rusya'nın güvenliğine tehdit sayacağız, dediler. Yani yarın öbür gün militanlara Türkiye üzerinden Amerikan gelişmiş silahları verilirse, Rusların cevabı ne olabilir? Ruslar bir uçak ile Türkiye'nin iki tane uçağını nasıl devre dışı bıraktıklarını gösterdi. Türkiye ise çatışmaya da girebilir. Bu krizin içine daha çok girebilir.

 

Rusların bu müdahalesi İran-Rus ilişkilerini nasıl etkiler? Birkaç ay önce, İranlılar devrede Ruslar geri çekildi, deniliyordu. Hatta Ruslar Esad'ı ve Suriye'yi sattı yorumları dolaştı. Şimdi ise Ruslar daha çok görünüyor. Ruslarla İranlılar arasındaki koordinasyon düzeyi nedir?

 

Ben buna Şangay kararı diyorum. İran Şangay'da aktif üye değil. Bazı ambargolar yüzünden buraya üye olamıyor. Ama pratik olarak Çin ve Rusya ile en üst düzeyde askeri, güvenlik ve stratejik koordinasyonu var. Şangay'ın esas üyelerindenmiş gibi bir pratik var. Dolayısıyla Rus-İran koordinasyonu bunun üzerine gerçekleşiyor. Bu senenin sonunda yani Aralık ayında İran'a yönelik ambargolar kaldırılınca İran Şangay'ın resmi üyesi olacak ve tüm adımlarımız bu organizasyon çatısı altındadır, diyecek. Şangay'ın NATO karşıtı bir organizasyon olduğu biliniyor. Şangay, üyesi ülkelerin güvenliğini, NATO ve NATO planlarına karşı koruma organizasyonudur. Rus-İran koordinasyonu buradan geliyor. Yani sadece Suriye üzerine değil tüm Orta Asya, Afganistan, Azerbaycan vs. Tüm bölgede bir koordinasyon var.

 

Rusların müdahalesi Direniş Ekseni ve özellikle Hizbullah için ne anlama geliyor? Direniş Ekseni durumu nasıl okuyor?

 

Rusya resmi açıklamalar ile Hizbullah'ın bu savaşta resmi ortakları olduğunu ifade ediyor. Çünkü Hizbullah'ı Suriye hükümeti talep etti. Ruslar, Hizbullah ile birçok alanda iş yapıyor. Birçok alanda koordine halindeler. Sonuç olarak bu durum Mukavemet'e ilk önce silah sağlayarak, ikinci olarak da Hizbullah'ın bölgesel güç olduğunu tanıyarak güç vermekte. Ben iyi hatırlıyorum, 2006 sonrasında Hizbullah'tan bir heyet Rusya'yı ziyaret etti. Görüşmelerde yer alan Rus heyeti Hizbullah heyetine ''Biz sizinle otururken, Lübnan ile sınırlı bir parti ile değil, bölgenin esas güçlerinden biri ile oturduğumuzu hissediyoruz'' demişti. Bu 2006 yılındaydı. Şimdi Hizbullah'ın Lübnan, Suriye ve diğer bölgelerdeki rolüne bakarsak kaçınılmaz olarak bölgesel esas güçlerden biridir diyebiliriz.

 

Ruslar ve İsrailliler arasında bu müdahaleden sonra koordinasyon olduğuna dair açıklamalar var. Bu koordinasyonu nasıl okumak gerek? Bunun Mukavemet'e zararı olmayacak mı?

 

Rus-İsrail koordinasyonu diye bir şey yok. Rus müdahalesinden sonra İsraillilerin elleri ayaklarına dolaştı. İsrailliler Suriye'ye tekrar müdahil olmaları halinde, uçaksavar füzelerinin hangi noktaya kadar kendilerini engelleyeceğini öğrenmek istiyordu. Putin ''Biz sizi vurmaya gelmedik, Suriye'yi savunmaya geldik'' cevabını verdi. Putin, silahımızın hedefinde değilsiniz ama Suriye'ye müdahil olmaya hakkınız yok, diyor.

 

Geçenlerde İsrail'e ait insansız hava aracı Trablus üzerinde düşürüldü. Bu ilan edilmedi. Denize düştü. Kimin düşürdüğü bilinmedi. Elektronik olarak düşürüldü. Sonra ikinci bir uçak geri dönüşe mecbur bırakıldı. Ruslar geri döndürdü. İlk uçak, Ruslar daha Lazkiye'de müdahale öncesi çalışmaları tamamlarken düşürüldü. İsrailliler görüntü almak istiyordu. Ruslar ''Buna izin yok'' mesajı verdi. İkinci uçağı da geri döndürdüler. Bu şu anlama geliyor: İsrail uçaklarının Suriye semalarına girmesi yasak.

 

İsrail'den bir üst düzey yetkili geçenlerde ''Hizbullah'ın Suriye geleceğinde söz söyleme hakkı var ama biz bir şey söyleyemiyoruz'' demişti. Belli ki var olan durumdan rahatsızlar.

 

İsrail'in Suriye'nin geleceğinden ve Suriye'nin Hizbullah ile ilişkisinden endişelenmesinde hakkı var. Suriye krizinden önce Suriye ile Hizbullah arasındaki ilişkiler, bugün olduğu gibi Suriye'nin içlerine kadar uzanmış değildi. Bugün ise Suriye ve Hizbullah'ın, aynı anda Suriye ve Lübnan'da ortak olduklarını görüyoruz. 2006'da Hizbullah'a yenilmiş İsrail'in, Lübnan'dan Suriye'ye uzanmış bir Hizbullah'tan endişe duymasına hakkı var.

 

Rusların Suriye kuzeyini, İranlıların ise Suriye güneyini teslim aldığı söyleniyor. Güney cephesinde neler göreceğiz?

 

Yeni bir şey yok. İranlılar ve Hizbullah, Rusların müdahalesinden önce oradaydı. Golan'daki suikastlar ve bombalamalar, orada var olduklarına delildi. Bu değişmedi, değişmeyecek, orada var olmaya devam edecekler. Biz daha önce de birkaç defa artık İsrail ile cephemizin Nakura'dan (Lübnan güneybatısı) Ürdün sınırına kadar dayandığını ilan ettik. Rusların ise bununla alakası yok. Buradaki cephenin Suriye'nin güvenliği ve Mukavemet ile ilgisi var. Rusya'nın bu cepheye karşı olduğunu düşünmüyorum. Bu meseleleri biliyorlar. Suriye'yi ve dolaylı yollardan Hizbullah'ı silahlandırmaya devam etmesi de, bu iki tarafın güçlerinin artmasına razı olduğunu gösteriyor. Şu an Lazkiye kıyılarında S-300 hava savunma silahı ile birlikte bir Rus gemisi var. Bu S-300 taşıyan gemi Suriye'de çok büyük bir alanı koruyabilecek seviyede. Suriyeliler son dönemde, S-300 yerine başka alternatif silahlar aldılar. Ruslar ise bu gemi ile Suriye'ye S-300 yerleştirmeden Suriye'yi korumaya hazır.

 

Sana bir bilgi de vereyim. Ruslardan, Hizbullah'a silah ulaşmasına razı olmadıklarına dair tek bir işaret yok. Ne Suriye üzerinden ne de başka bir yoldan Hizbullah'a giden silahlara engel olmuyorlar. Buna karşı olduğuna dair de tek bir işaret vermiyor.

 

Rusya Suriye'de kalıcı mı?

 

Tartus'ta bir üssü var ve ileride daha büyük bir üssü daha olacak. Üssü var ama Suriye'yi işgal edecek değil. Bu onun işi değil. Son açıklamalarında da Rus müdahalesinin, Suriye ordusunun tüm Suriye'de kontrolü sağlaması ile ilişkisi olduğunu ilan ettiler. Yani birkaç aylığına değil. Bu ilan şu anlama geliyor: Biz, Suriye Ordusu bütün bu olguyu ortadan kaldırana kadar Suriye'nin yanındayız. Bu bir sene de sürebilir iki sene de. Burada Rusların bu konuya önem verdiklerini görüyoruz.

 

Sahanın Türkiye'ye etkisi ne olacak? Suriye Ordusu ve Hizbullah'ın, Rusların hava desteği ile cihatçı grupları Türkiye sınırına sürmesi durumunda ne olur?

 

Türkiye bir problem ile karşı karşıya. Bu cihatçılar Suriye'den Türkiye'ye kaçtığında Türkiye'de kalamazlar, kendi ülkelerine dönmek istedikleri zaman da Türkiye ve bu ülkeler arasında yeni problemler olacak. Yani Avrupa'ya gitmek isteyecekler için Avrupa Türkiye'den bu cihatçıları engellemesini veya haber vermesini talep ediyor. Şimdi Türkiye'nin problemi bu. Kendisi teşvik etti, yol açtı ve şimdi onları nasıl kabul edecek? Türkiye pozisyonunu değiştirmek istiyorsa sınırı kapatacak ve hepsi Suriye'de ölsün diyecek. Bu olası. Ama buna dair herhangi bir işaret de yok. Hala onlarla toplantılar düzenleyip, silahlandırıp Suriye'ye göndermeye devam ediyor. Bu cihatçıların savaşı sürdürebileceğini düşünüyor. Dolayısıyla ben bir dünya savaşına yüzde 50'nin üzerinde ihtimal veriyorum. Ruslar ve İranlılar geri adım atmayacak.

 

Burada bir de Rojava var. Seçimden sonra istediği sonucu alamayınca AKP Kürtlerle tekrar çatışmaları başlattı. Rojava'da sınırda YPG ile gerginlikler var. Bu sırada bölgede rekabet halinde olan Amerika ve Rusya'nın ikisi de Kürtlerle iyi ilişkiler geliştirmek istiyor.

 

Ruslar ile Amerikalıların Kürtler üzerinde bir yarışı var. Bence bu yarışı Ruslar kazanır. İki güç de Kürtlere yaklaşmak istiyor. Türkiye'nin de çatışma siyaseti devam ettiği sürece Kürtlerin hem Suriye hem Türkiye'de büyük rolleri olacak. Ruslar ise Kürtlere daha yakın olduğundan dolayı Amerikalılardan daha şanslı. Türkiye'nin buna dair hesaplarını gözden geçirmesi gerekiyor. Yani Kürtlerle çatışmaya devam ederek bir şey kazanamaz. Kimin çıkarı olabilir böylesine bir çatışmadan?

 

Son olarak Şam için bir sonraki aşama ne?

 

Bugün, silahlılar ortadan kalktıktan sonra ne olacak, o aşama düşünülüyor. Bahsi geçen siyasi çözüm, bölgesel bir çözümdür, tek başına bir ülkede çözülemez. Çözüm için yeni bir tasavvur gerek. Ben daha önce de söylemiştim bana göre bölgede çözüm istiyorsak bu bölgede birden çok milletin olduğunu, birden çok din ve mezhep olduğunu itiraf etmek ve herkese saygı duymak gerekiyor. Ortak yaşam için bu çeşitliliği tanımak gerek. Gücümüz ve bölgenin gücü aynı zamanda bu çeşitliliği tanımaya ve ortak yaşamaya bağlı.

 

İkinci nokta ise halkların kendi kendini yönetmesine ve hükümetini kurmasına güvenmemiz gerek. Bir başka güç veya devlet ona ajanda dayatmamalı. Onun adına kararlar vermemeli. Bunu sağlayabilirsek bölgenin tüm halkları rahatlayacaktır.

 

Hasan Sivri: Cok teşekkür ederim bu değerli röportaj için.

 

Enis Nakkaş: Ben teşekkür ederim.

 

 

Çev: Hasan Sivri

 

www.medyasafak.net