MEHDEVİYET DOSYASI (3): Mehdilik inancı mütevatir hadislere mi yoksa ahad rivayetlere mi dayanıyor? (2)

MEHDEVİYET DOSYASI (3): Mehdilik inancı mütevatir hadislere mi yoksa ahad rivayetlere mi dayanıyor? (2)
El-Bistevi söz konusu eserinde bütün Müslümanların ittifakı ile bu konuda 50’ye yakın sahih hadis olduğunu belirtiyor. Önceki programda bir rivayetin 5 sahabî tarafından rivayet edilmesi halinde mütevatir olduğunu söylemiştik. 30 sahabî tarafından rivayet edilen ve en az 50 sahih rivayeti bulunan bir konu hakkında ne söylenebilir ki!

 

 

Rahman Rahim Allah'ın adıyla ve O'nun yardımıyla. Salât ve selam Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.a.), tertemiz Âl'ine olsun.

 

Değerli izleyiciler es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu. "Utruhatü'l-Mehdeviyet'" programının yeni bir bölümünde sizleri selamlıyoruz. Sizin adınıza Seyyid Kemal Haydari Bey'e hoş geldiniz diyoruz.

 

Hoş bulduk.

 

Saygıdeğer Seyyid, konuyla ilgili bazı sorular ortaya konulmakta. Mehdilik meselesine Sahabe Okulu çerçevesinden neden bu kadar odaklanıyorsunuz? Bunun ardındaki sır nedir?

 

Kovulmuş şeytandan her şeyi işiten ve bilen Allah'a sığınır, Rahman Rahim olan adıyla ve O'nun yardımıyla programımıza başlarım. Salat ve selam Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.a.) ve tertemiz Âl'ine olsun. Allahümme salli alâ Muhammedin ve Âl-i Muhammed ve accil feracehum.

 

Bu konuyu Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat kaynaklarından sunmanın bazı amaçları vardır. Çünkü bizler bu inancın ve konunun tüm İslam âlimleri nezdinde öneme sahip olduğuna inanıyoruz. En azından kelam, fıkıh, siyaset sahalarında farklı yönelişlere sahip kadri yüce büyük âlimlere göre mesele çok mühimdir. Tarih boyunca Mehdi-i Muntazar konusuna değinen tasnif ve teliflerin birçoğunda bu husus görülebilmektedir. İnşallah bu kaynakları ileride açıklayacağız. Bu telifler, Hz. Peygamber'in (s.a.a.) ahir zamanda çıkacaktır dediği Hz. Mehdi'nin bütün özellik ve fiillerine detaylı bir şekilde değinmektedirler. Bu eserler ve tasnifler O'nun nesebini, hüviyetini, işlerini, devletini, bu devletin zuhur şartlarını, kuruluşunu ve onlarca konuyu ele alıp bilgiler sunmaktadır. Bu meselenin üzerinde durmamızın gerekçesi son dönemlerde Televizyon kanallarına çıkıp Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten olduğunu söyleyen ama gerçekte onları temsil etmeyen yeni yetme bir neslin tutumlarıdır. Bunlar Müslümanlar içinde küçük bir topluluğu oluşturmakta olan modern Selefilerdir.

 

Modern Selefilik, Şeyh İbn Teymiyye'nin tesis ettiği kadim Selefiliğe uymaktadır. Bunlar Mehdilik inancının tali bir konu olduğunu söylemekte ve mevzuya ehemmiyet vermemektedirler. Gerçi son dönemlerde “Doğrudur, Mehdi'nin ahir zamanda zuhur edeceğini söyleyen bazı rivayetler mevcuttur” diyerek bu görüşü de Ehl-i Sünnet'e nispet etmeye çalışmaktadırlar. Hâlbuki bu (yani zuhurun sadece bir ihtimal oluşu) doğru değildir. Belki on defadır tekrarlıyoruz: Mehdi-i Muntazar konusunda Ehl-i Sünnet'in nazariyesi Ehl-i Beyt'inkiyle birebir aynıdır iddiasında değiliz. Ancak değerli izleyicilere şunu söylemek istiyoruz ki Mehdi-i Muntazar'ı konu edinen Sahabe ekolünün rivayetlerinde ittifak söz konusudur ve bunda herhangi bir görüş ayrılığı yoktur.

 

İki ekol arasındaki görüş ayrılığı şu iki konudadır:

 

Evvelen;  Mehdi-i Muntazar'ın günümüze kadar hayatta olup olmadığı veya dünyaya ahir zamanda gelip gelmeyeceği meselesi.

 

Saniyen; ahir zamanda çıkacak olan Mehdi'nin masum olup olmadığı.

 

İnşallah sonraki programlarda bu konuya değinecek ve bu iki hakikatin Ehl-i Sünnet kaynaklarında mevcut olduğunu ortaya koymaya çalışacağız. Buna göre âlimlik iddiasında bulunan kimselerce bazı televizyon kanallarında dillendirilen “Ehl-i Sünnet Mehdi'ye bu kadar önem vermez” veya “Mehdilik meselesi nihayetinde bir akide konusu değildir, haber-i ahada dayanmaktadır” türünden sözler doğru değildir. Doğru olan bunun Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatin kabullerinden ve en önemli inançlarından olmasıdır. Bunun kanıtını da bu programlarda sunmaya çalışıyoruz.

 

Onlar bu inancın ikincil bir konu olduğunu, zaruri ve başat bir öneme sahip olmadığını dile getiriyorlar.

 

Peki bu konu Ehl-i Beyt Okulunda niçin bu kadar önemlidir?

 

El-cevap: Bu konu sadece Ehl-i Beyt Okulunda değil fakih ve mütekellim tüm İslam âlimleri için de büyük önem arz eder.

 

Siz bu konuda telif ve tasnifleri olan İslam âlimleri ve muhakkiklerden söz ettiniz. Acaba bunların bir bölümüne özetle işaret etmemiz mümkün mü?

 

Programın vakti oldukça sınırlı olduğundan bunların tamamını ele almamız mümkün değil. Ancak bazı kaynaklara işaret etmeye çalışacağız.

 

İşte Doktor Azab Mahmud el-Haneş'in el-Mehdiyyü'l-Muntazar fi Rivayati Ehli's-Sünneti ve'ş-Şiati'l-İmamiyye adlı eseri. Genelde konuyla ilgili eser kaleme alanlar “el-Muntazar” sözcüğünü kullanırlar. Gerçi bazıları buna itiraz ederek bu ifadenin Ehl-i Sünnet ile bağlantısının olmadığını ve sadece Şia'ya özgü olduğunu söyleseler de bu doğru değildir ve bu iddialar cehalet kaynaklıdır.

 

Yazar eserin bir bölümünü İmam Mehdi (a.s.) hakkında kaleme alınan bağımsız eserlere ayırmıştır.

 

Yazar şöyle der:

 

İkinci Bölüm: Mehdi-i Muntazar ile İlgili Ehl-i Sünnet tarafından kaleme alınan bağımsız tasnifler (başlık)

 

Yazar bu başlık altında Mehdi-i Muntazar konusunda başlı başına bir eser oluşturan mütekaddimun ve müteahhirun ulemadan en az 30 veya 40 kadar kişinin ismini verir. Yazar 2. bölümün dipnotunda 21 kitap ismi verir. Yani bu konu hakkında bağımsız olarak kaleme alınan 21 eser mevcuttur demektir.[i]

 

İkinci kitap Doktor Ahmed İsmail'in el-Mehdî ve Fıkhu Eşrati's-Saat adlı eseridir.

 

Yazar şöyle der:

 

“Dördüncü Bölüm: Mehdi-i Muntazar hakkında bağımsız bir eser yazan âlimler (başlık):

 

İmamlar bu Mehdi hadislerini eserlerine almakla, bunların sahih, hasen ya da zayıf olduklarını belirtmekle yetinmemişlerdir. Çeşitli yönlerden ele alıp incelemek için Mehdi hakkında bağımsız eserler de kaleme almışlardır.”[ii]

 

Sonra da bağımsız eser kaleme alanların isimlerini vermeye başlar:

 

“İmam Nuaym b. Hammad (Buharî'nin şeyhi), Ebu Davud es-Sicistanî, Ebubekir b. Ebi Hayseme, Cafer b. el-Münadî, el-Hafız Ebu Nuaym Ahmed b. Abdullah el-İsfahanî, Allame Muhammed b. Yusuf el-Gencî eş-Şafiî, İmam Celalüddin Yusuf eş-Şafiî, Hafız İbn Kesir, Hafız Veliyüddin Ebu Zura el-Irakî, Allame İbn Büreyre, Hafız Celalüddin es-Suyutî, Fakid İbn Hacer el-Heysemî, Molla Ali b. el-Hisamüddin Müttakî el-Hindî, Molla Ali Sultan el-Karî, Şeyh Merî b. Yusuf el-Hanbelî, Muhammmed b. Abdirresul el-Berzencî…”[iii]

 

Yazar isimleri saymaya devam eder ve toplamda Mehdi-i Muntazar'ın hallerini etraflıca ele alan 31 isim zikreder.

 

Sonunda şu iki eser ismini verir: Ebü'l-Fazl Abdullah b. es-Sıddık'in el-Mehdiyyü'l-Muntazar ve Şeyh Hamid Mahmud'un Seyyidü'l-Beşer Yeteheddesu ani'l-Mehdiyyi'l-Muntazar adlı eserleri.

 

Sizin de gördüğünüz gibi bu eserlerin başlıklarında “el-Mehdiyyü'l-Muntazar” ismi geçmektedir. “El-Muntazar” ismi bizim kültürümüzde yoktur iddiasında bulunanların dikkatlerini buna çekmek istiyorum.

 

Mehdi-i Muntazar'ı konu eden eserlerden bir diğeri de İbn Hacer el-Heysemî'nin el-Kavlü'l-Muhtasar fi Alamati'l-Mehdiyyi'l-Muntazar adlı eseridir.[iv]

 

Çeşitli kanallarla bizlere ulaşan kardeşlerin bir bölümü bizden ısrarla şu istekte bulundular: Seyyidim işaret ettiğiniz kaynaklara kısmen değinseniz ve biz de yararlanıp mütalaa edebilsek keşke.

 

İlk olarak Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Gencî eş-Şafiî'nin (h. 658) el-Beyan fi Ahbari Sahibi'z-Zeman adlı eserine bakalım. Yazar Dımeşk Camisi'nde Âl-i Beyt-i Mustafa'nın diğerlerinden üstün olduğunu söylediği için aynı yerde şehid edilmiştir. Yazar Şafiî'dir ve İmam Mehdi'yi (a.s.) (Şiiler gibi) “Sahibü'z-Zeman” diye anmaktadır.

 

İkinci eser Şeyh Yusuf b. Yahya es-Sülemî eş-Şafiî el-Makdisî'nin İkdü'd-Dürer min Ahbari'l-Mehdiyyi'l-Muntazar adlı kitabıdır. Yedinci asrın bilginlerindendir. Bu eserin tahkikini Riyad'daki Muhammed b. Suud Üniversitesi'nde yüksek lisansını yaparak mezun olan araştırmacı Mehib Salih Abdurrahman yapmıştır. Bu da gösteriyor ki bu konuya sadece ulema değil aydın ve yazarlar da önem vermektedir.

 

Yazar bu eserde şöyle diyor:

 

“Sülemî bu eserinde Mehdi konusunu 12 bölümde ele almaktadır. Bu bölümlerde Mehdi'nin nesebi, ismi, yaratılış özellikleri, künyesi, aklî olgunluğu, hilmi, döneminde ortaya çıkacak olan fitneler, velayetine delalet eden alametler, yönetimi, hilafeti ve göstereceği kerametler, döneminde gerçekleşecek fütuhatlar, Hz. İsa'nın (a.s.) semadan inmesi ve İmam Mehdi'nin arkasında namaza durması vb. konular ele alınmaktadır.”

 

Dolayısıyla bu eserde Mehdi-i Muntazar hakkında tüm yönleriyle detaylı bilgilerin olduğu anlaşılıyor. Bu konunun tali bir mesele olduğu ve hakkında sadece birkaç hadisin geldiği şeklindeki algının da doğru olmadığı anlaşılıyor. Bu rivayetler sahabe kanalıyla Hz. Peygamber'den (s.a.a.) aktarılmaktadır, Ehl-i Beyt İmamlarından değil. Yani Hz. Peygamber (s.a.a.) bu inançsal konuya benzeri az görülebilecek bir önem vermiştir.

 

Konuyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Hz. Resulullah (s.a.a.) bu inanca ne çok önem vermiştir. Niçin bu kadar ele almış ve açıklamalarda bulunmuştur? Bu kadar çok açıklama yapması, bu meselenin ister Kur'an düzleminde ister rivayetler düzleminde olsun İslam inanç sistemi içindeki önemini ortaya koymaktadır. Hz. Resulullah'tan (s.a.a.) aktarılan ancak Mehdilik meselesi kadar önem verilmeyen birtakım inançsal konuların olduğunu görebiliyoruz. Bu durum Hz. Resulullah'ın (s.a.a.) Mehdilik meselesine özel bir önem verdiğinin ve itina gösterdiğinin delilidir.

 

Bir noktaya işaret etmek istiyorum. Hz. Peygamber'in (s.a.a.) Mehdi-i Muntazar ile ilgili olarak O'nun yeryüzünü adaletle ve hak ile doldurmasını; alın, burun ve yüzüne varıncaya kadar fiziksel özelliklerini açıklayıp nesebini ve kimliğini belirtmemiş olması ne derece mantıklıdır? Hz. Resul-u Azam'ın (s.a.a.) Mehdi ile ilgili bütün bu ayrıntıları açıkladıktan sonra İmam Mehdi'yi tanıtmamasını ve belirlememesini hangi aklı başında insan kabul edebilir?

 

İmam Mehdi (a.s.) Hatemü'l-Enbiya'nın da içinde bulunduğu bütün peygamberlerin gelmesini bekledikleri ve kendisine işaret ettikleri bir şahsiyettir. Çünkü O, bütün peygamberlerin rüyasını gerçekleştirecektir. O öyle bir şahıstır ki Hz. İsa (a.s.) O'nun arkasında namaz kılacaktır. O, zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra yeryüzünü adalet ve hak ile dolduracak şahıstır. Hiçbir peygamberin eliyle gerçekleşmeyen şeyin (İslam'ın ve adaletin tüm dünyaya yayılması) elleriyle gerçekleşeceği şahıstır. Tüm bunlara rağmen Hz. Resulullah'ın (s.a.a.) bu meseleyi ihmal etmesi ve bir açıklamada bulunmaması mümkün olabilir mi? Küçük büyük bütün şeyleri açıklamakla yükümlü olan Allah Resulü'nün (s.a.a.) bunu önemsememesi nasıl düşünebilir? Varsayalım ki Hz. Resulullah (s.a.a.) bunu açıklamadı, sahabe niçin bu konuda O'na soru sormadı peki?

 

Bir diğer eser Celalüddin es-Suyutî'nin (h. 911) el-Urfu'l-Verdî fi Ahbari'l-Mehdî adlı kitabıdır. Eser el-Havî adlı kitabın içinde yer almaktadır.

 

Yazar eserin önsözünde şöyle diyor:

 

“Bu, Mehdî hakkında varid olan hadisleri ve rivayetleri derlediğim bir cüzdür. Ben bu küçük risalede Hafız Ebu Nuaym el-İsfahanî'nin derlediği el-Erbain adlı eserini özetledim. O, eserinde Mehdi-i Muntazar ile ilgili 249 hadis aktarmaktadır.”[v]

 

Allah aşkına 249 hadis sadece Hz. Resulullah'tan (s.a.a) aktarılan miktardır! İmam Ali ve Ehl-i Beyt'ten (a.s.) aktarılan sayı ise bunun dışındadır. Bunun ayrı bir konumu bulunmaktadır. Sadece Resulullah'tan (s.a.a.) 250 rivayet aktarılıyor. Bunların hepsi sahihtir demiyoruz. Ancak inşallah ilerleyen programlarda göstereceğimiz üzere ve Abdülazim el-Bistevî'nin el-Mehdiyyü'l-Muntazar fi Davi'l-Ehadis ve'l-Asari's-Sahiha adlı eserde de geçtiği gibi bu rivayetler içinde onlarca sahih hadis mevcuttur. El-Bistevi söz konusu eserinde bütün Müslümanların ittifakı ile bu konuda 50'ye yakın sahih hadis olduğunu belirtiyor. Önceki programda bir rivayetin beş sahabî tarafından rivayet edilmesi halinde mütevatir olduğunu söylemiştik. 30 sahabî tarafından rivayet edilen ve en az 50 sahih rivayeti bulunan bir konu hakkında ne söylenebilir ki! Bu tür bir konuyu ve inancı görmezden gelmemiz mümkün mü?

 

Suyutî daha sonra dört noktaya dikkat çeker.

 

Evvelen; İmam Mehdi'nin, Cabir'in Hz. Peygamber'den (s.a.a.) naklettiği “Halifeler benden sonra 12 kişidir”  rivayetinde geçen 12 halifeden biri olduğuna işaret eder. Bu oldukça önemli bir husustur. Hz. Mehdi'nin nesebinin belirlenmediği şeklindeki iddia doğru değildir. Suyutî, İmam Mehdi'nin 12 halifeden -İmam sözcüğünü şimdilik kullanmak istemiyorum- biri olduğunu söylemektedir. Mehdi'nin Abbasoğullarından olduğu sahih değildir. Biz buna önceki programlarda işaret etmiştik. “Mehdi (a.s.), İsa'dan (a.s.) başkası değildir” şeklindeki Enes rivayeti de isnad açısından zayıftır. Mehdi'nin batıdan çıkacağını iddia eden rivayetler de batıldır.

 

Yazar daha sonra Fakih İbn Hacer el-Heysemî'nin (h. 974) el-Kavlü'l-Muhtasar fi Alamati'l-Mehdiyyi'l-Muntazar adlı eserine işaret eder.

 

Aslında değerli izleyiciler değinmek istediğim pek çok konu var, ancak vaktimiz sınırlı. Sizler hangi asra bakarsanız bakın o dönemde Mehdi meselesine ve inancına önem veren bir grup Müslümanla karşılaşırsınız.

 

Bir başka kitap da hadis sahasının en önemli kaynaklarından sayılan Kenzü'l-Ummal'ın müellifi Muttakî el-Hindî tarafından kaleme alınmış el-Burhan fi Alamati Mehdiyyi Ahirzaman adlı eseridir.

 

Eserin ismine dikkat ediniz. Biz “sahibüzzaman” ifadesini kullanıyoruz. Ahir zaman ifadesiyle hemen hemen özdeş bir lafızdır. Bize sürekli olarak “Niçin İmamezzaman, Sahibezzaman gibi ifadeler kullanıyorsunuz?” diyerek itiraz ediliyor. Aslında bu ifadeler İslam âlimlerinin kaynaklarında da geçiyor.

 

Yazar şöyle diyor:

 

“Bu kitapta geçen hadislerin sayısı 275'e varıyor. Bu hadislerin incelenmesi, tahkiki, çeşitli kaynaklardan tahrici ve buna ilişkin fihrist 1.000 sayfalık bir eseri aşar.”[vi]

 

Yazar bazı eleştirilerde bulunuyor, ancak bunları red veya kabul sadedinde değilim. Sadece konuyla ilgili yazılan telifleri sunuyoruz.

 

Yazar daha sonra eserde geçen bablara işaret ederek şöyle der:

 

“Şeyh Casım (el-Burhan fi Alamati Mehdiyyi Ahirzaman adlı eserin muhakkiki) Mehdi hadislerinin mütevatir olduğunu söyler ve bu eserin 13 bölümden oluştuğunu ve 274 hadisi içerdiğini belirtir.

 

Eserin son babı şudur: “Mekke-i Müşerrefe ulemasının ahir zamanda geleceği vadedilen Mehdi'nin işleri hakkındaki fetvasıdır.”[vii]

 

“Mehdi-i Mevud” (Vadedilen) ve “Mehdi-i Muntazar” ibarelerine bakınız. Cehaletleri ve ilim erbabı olmayışları yüzünden bu ibareler ve terimlerle dalga geçenler mevcuttur. Aziz kardeşlerim kaynaklarınızı okuyunuz. Oldukça garip, internet sitelerindeki veya televizyon kanallarına çıkan bazılarının “Bu da nerede geçiyor?” dediklerini görmekteyiz. Ey kardeşim en azından bazı çağdaş eserlerinize ve teliflerinize bakın ve neler söylendiğini görün. Müellif büyük âlimlerin fetvalarını da eserine almıştır.

 

Yazar devamında eserin bütün baplarını ve konularını sunar:

 

İlk bap: Mehdi'ye (a.s.) özgü kerametler hakkındadır. Başının üzerinde kendisini gölgeleyecek bir bulutun, “Bu, Allah'ın halifesi Mehdi'dir, O'na uyun!” diye nida eden bir meleğin bulunması vs…

 

İkinci bap, Mehdi'nin nesebi hakkındadır. Muttakî el-Hindî bu bapta 27 hadis zikreder.

 

Üçüncü bap; Mehdi'nin hilyesi hakkındadır. El-Hindî bu bapta 10 hadis zikreder.

 

Dördüncü bap; Mehdi'nin çıkışından önce gerçekleşecek olan haller hakkındadır. Muttakî el-Hindî bu konuda 79 rivayet aktarır. Dördüncü bapta çeşitli fasıllar vardır. Birinci fasıl: Öncesinde çıkacak fitneler hakkındadır. İkinci fasıl: Çıkışı üzerine gerçekleşecek fitneler ve ahir zaman alametleri. Üçüncü fasıl: İmam Mehdi'yle bağlantılı fitneler hakkındadır.

 

Beşinci bap; Mehdi'nin zuhurunun alametleri.

 

Altıncı bap; Mehdi'ye yapılacak biatın keyfiyeti ve çıkış tarihi.

 

Yedinci bap; Mehdi'nin yardımcıları hakkındadır.

 

Sekizinci bap; O'nun döneminde fethedilecek büyük beldeler hakkındadır.

 

Dokuzuncu bap; İmam Mehdi'nin Hz. İsa (a.s.) ile bir araya gelmesi.

 

Onuncu bap; hükümdarlığının süresi hakkındadır.

 

On birinci bap; İmam Mehdi'nin vefatı ve O'ndan sonra gerçekleşecek olaylar hakkındadır.

 

On ikinci bap; çeşitli konular ve Mehdi olduğu zannedilen kimseler hakkında. [viii]

 

Kitapta “aleyhisselam” ifadesi geçmektedir. 

 

Dördüncü bölümde geçen 79 hadis aynı zamanda zuhur koşullarıdır da.

 

Dördüncü baptan öyle anlaşılıyor ki, İmam Mehdi ile ilgili alametlerin bir bölümü uzak bir bölümü ise yakın alametlerdir. Böyle bir taksimat Ehl-i Beyt İmamlarından aktarılan nass ve rivayetlerde de söz konusudur.

 

Biz İmam Mehdi'nin yardımcılarına “İmam Mehdi'nin (a.s.) ashabı” diyoruz. Bütün bunların kökleri Hz. Resulullah'ın (s.a.a.) sözlerinde mevcuttur.

 

Konuyla ilgili önemli eserlerden bir diğeri de şudur: Seyyid Şeyh Ahmed b. Muhammed b. Sıddık el-Ğımarî el-Mağribî'nin (h. 1230-1320) İbrazü'l-Vehmi'l-Meknun min Kelami İbn Haldun ev el-Mürşidü'l-Mübdî li Fesadi Ta'ni İbn Haldun fi Ehadisi'l-Mehdî adlı eseri.

 

Şeyh bu eserinde Mehdi hadislerinin mütevatir olduğunu ve kıyamet gününün zuhur alametlerinden olduğunu savunur.[ix]

 

Azab Mahmud Haneş şöyle der: Şeyh bize kendi hocalarından, Mehdi hadislerinin mütevatir olduğu görüşünü belirten şahısların isimlerini sayar. Bunlar arasında Ebü'l-Hasan el-Abırî, es-Sehavî, es-Suyutî, el-Heysemî, ez-Zurkanî, el-Kanucî, eş-Şevkanî gibi kimseler de vardır. Ben bu eserime Mehdi hadislerinin mütevatir olduğuna dair bir bölüm tahsis ettim.[x]

 

Yazar daha sonra bu musanniflerden her birinin kıymetine değinir.

 

Konuyla ilgili önemli kitaplardan bir diğeri de Muhammed b. Sıddık el-Hasenî el-Ğınarî'nin el-Mehdiyyü'l-Muntazar adlı eseridir.

 

Bir diğer yapıt Ezher şeyhi Muhammed el-Hıdır Hüseyin'in Nazratün fi Ehadisi'l-Mehdî adlı eseridir.

 

Ezher şeyhi şöyle der: “Bu inancı kötü emelleri için kullanan kimselerin varlığı yüzünden Mehdi hadislerini inkâr edemeyiz.”[xi]

 

Zira böyle yaparsak Allah-u Teâlâ'yı da ve Hz. Peygamber'i (s.a.a.) de hâşâ inkâr etmemiz gerekiyor! Çünkü rablik ve peygamberlik iddiasında bulunanlar çoktur.

 

İşaret edilmesi gereken eserlerden bir diğeri Doktor Abdülazim el-Bistevî'nin el-Mehdiyyü'l-Muntazar fi Davi'l-Ehadisi ve'l-Asari's-Sahiha'sıdır.

 

Bir diğer eser Şeyh Hammud b. Abdullah et-Tuveycrî'nin el-İhticacü bi'l-Eser alâ Men Enkera'l-Mehdiyye'l-Muntazar adlı kitaptır.

 

Bir diğer kaynak Şeyh Abdülmuhsin b. Hamd el-Abbad'ın er-Reddü alâ Men Kezzebe bi'l-Ehadisi's-Sahihati'l-Varideti fi'l-Mehdi ve Akideti Ehli's-Sünneti ve'l-Eseri fi'l-Mehdiyyi'l-Muntazar adlı kitabıdır.

 

Bir diğeri Şeyh İbrahim eş-Meşuhî'nin el-Mehdiyyü'l-Muntazar'ıdır.

 

Bir başka kitap el-Mehdiyyü'l-Muntazar beyne'l-Akideti'd-Diniyyeti ve'l-Mazmuni's-Siyasî adlı eserdir.

 

Bir diğeri el-Mehdî Kıyadetün ve fikrün ve va'dun ve hakkun adlı eserdir. [xii] Yazar daha sonra bazı büyük bilginlerden bir takım sözler aktarır.

 

Yazar şöyle diyor:

 

“Şeyhimiz Allame Fakih Muhammed Mahmud el-Hamid el-Hamevî'nin (ö. 1969) bazı dinî hakikatlerin düzeltilmesi ve batıl şeylerin reddiyesine ilişkin sözleri vardır. Şeyhimiz Mehdi meselesini de ele almakta ve şöyle demektedir: İntizar-ı Mehdi dindeki bidatlerden değildir. Hadisler ve rivayetler bu konuyla dolup taşmaktadır. Sünnet-i şerifedeki kitaplarda geçen hadisler insanda güven oluşturacak çokluktadır. Bu çokluk insanı, ahir zamanda İslam'ı geri getirecek, imanı kuvvetlendirecek, dinin bakışını geliştirecek bir şahsın geleceği kesindir sonucuna götürmektedir. İki büyük muhaddis, İbn Teymiyye diye şöhret bulan Şeyh Ahmed Takiyüddin ve öğrencisi İbn Kayyım el-Cevziyye Mehdi (a.s.) ile ilgili hadisleri inkâr etme imkânı bulamamışlardır. Bu ikisi Şia'nın düşüncelerini reddetmeye çalışan şahısların en ileri gelenlerindendir. Ancak bu konuda aşırı gitmiş ve sapmışlardır.”[xiii]

 

Görüldüğü gibi Şeyh “intizar” kelimesini kullanıyor. “İntizar” meselesi sadece bizim kültürümüzde yoktur. “Bu konu sadece Şia inancıyla bağlantılıdır. Şiiler İmam Mehdi'nin (a.s.) sirdaba girdiğine inanmaktadır ve O'nun gelişini gözlemektedirler” diyenler buraya dikkat etsinler.

 

İntizar olayı Ehl-i Sünnet'in temel inançlarındandır. Ancak televizyon kanallarına çıkan bazıları bu düşünceyi bulanıklaştırmaya çalışmaktalar. “Biz Ehl-i Sünnet” diyen bu şahıslardan Ehl-i Sünnet beridir. Bunlar kendilerini Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'e nispet eden bazı cahillerdir. Şunu defalarca tekrarladık; Ehl-i Sünnet'in Mehdi-i Muntazar ile ilgili nazariyesi Ehl-i Beyt Okuluyla aynı değildir. Ancak inancın aslı Ehl-i Sünnet'te de vardır, biz bunu ortaya koymaya çalışıyoruz.

 

İbn Teymiyye ile ilgili cümleye dikkat edilmesini istiyorum. Bunlar Şia lehindeki bütün hadisleri inkâr etmeleriyle tanınmışlardır demeye çalışıyor. Yazar Mehdi hadisleri o derece çok, kesin ve mütevatirdir ki bu iki inatçı insan dahi inkâr etme olanağı bulamadılar diyor. Gerçi İbn Haldun da onlara tabi olmuştur.

 

Biz, İbn Teymiyye'nin reddiyelerinin büyük bir çoğunluğunun bu türden olduğuna inanıyoruz. “Biz bunu kabul etmiyoruz, bunu inkâr ediyoruz” biçimindeki reddiyeden daha kolay ne var ki! Biz bir rivayeti okumaya veya sunmaya çalıştığımızda bunlar “Bu zayıftır, kabul etmiyoruz, reddedilmiştir, Sahihü'l-Buharî ve Sahihü Müslim'de geçmemektedir” diyerek itiraza çalışmaktadırlar. Sahihü'l-Buharî ve Sahihü Müslim'in yegâne ölçüt ve mihenk olduğunu kim söyledi ki? Kendileri bile bu ikisinin ölçüt olmadığını açıkça dile getirmişlerdir. İnşallah sonraki programlarda bu ikisinin ölçüt olmadığını etraflıca ortaya koymaya çalışacağız.

 

Özetleyecek olursak Ehl-i Sünnet'te Mehdilik inancı sabittir. Sadece iki veya üç meselede Şia'dan ayrılmaktadır. Yoksa modern Selefilerin sunduğu gibi bu inanç tali ve teferruattan değildir.

 

 

Çeviri: Cevher Caduk

 

 

www.medyasafak.net

 



[i] Doktor Azab Mahmud el-Haneş, el-Mehdiyyü'l-Muntazar fi Rivayati Ehli's-Sünneti ve'ş-Şiati'l-İmamiyye, s. 65, Darü'l-Feth.

[ii] Doktor Muhammed Ahmed İsmail el-Mukaddem, el-Mehdî ve Fıkhü Eşrati's-Saat, s. 133, 1. Basım, ed-Darü'l-Alemiyye, el-İskenderiyye-1423.

[iii] A.g.e, agy.

[iv] Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Hacer el-Mekkî el-Heysemî, el-Kavlü'l-Muhtasar fi Alamati'l-Mehdiyi'l-Muntazar, thk. Mustafa Aşur, Mektebetü'l-Kur'an.

[v] Celalüddin es-Suyutî, el-Urfu'l-Verdî fi Ahbari'l-Mehdi, giriş bölümü.

[vi] el-Mehdiyyü'l-Muntazar fi Rivayati Ehli's-Sünneti ve'ş-Şiati'l-İmamiyye, sayfa numarası vermiyor.

[vii] A.g.e., agy.

[viii] A.g.e., agy.

[ix] A.g.e., agy.

[x] A.g.e., agy.

[xi] A.g.e.,, agy.

[xii] A.g.e., agy.

[xiii] A.g.e., s. 49.