Suriye: Direniş Cephesi'nin zaferi

Suriye: Direniş Cephesi'nin zaferi
İnanılmaz büyüklükteki can ve kan kaybına rağmen rağmen Direniş Cephesi sözüm ona süper güçlerin ve onların her şeye burnunu sokan müttefiklerinin yenilebileceğini gösterdi. Bu adalet ve barış için mücadele etmekte olan her insanın içselleştirmesi gereken bir derstir.

 

 

crescent.icit-digital.org

 

 

Geçmişte uzun bir liste tutacak selefleri herhangi bir yerde ne yaptıysa Donald Trump da Suriye'de basitçe aynısını yaptı:  Zafer ilan et sonra defol git. Trump'ın 2.000 kişilik Amerikan birliğinin Suriye'den çekileceğine dair 19 Aralık duyurusunun ardından Birleşik Devletler'deki tartışmalar, histerik olanından (Washingtonlu savaş ağaları gibi) genelde yeterli bilgi sahibi olmayan sol kanadın tebriklerine kadar geniş bir yelpaze arz ediyor. Bu sözlü savaşın satır aralarında gizlenen en önemli gerçek,  ABD birliklerinin Suriye'deki varlığının illegal oluşu ve orada kaldıkça onur kırıcı bir yenilgiyi tatmaya daha da yaklaşacaklarıydı.

 

Biz, Trump'ın geri çekilme duyurusuyla ilgili lehte ve aleyhteki tartışmalardan uzak duracağız. Bunun yerine, bu gelişmeye neyin öncülük ettiğini mütalâa edeceğiz zira Batı'da diğerlerinin başarısını küçümseme temayülü ve sadece Amerika'nın “zaferi” ya da geri çekilişinin yüceliğinin konuşulması durumu hâkim. Trump'ın iddia ettiği gibi ABD gerçekten Daeş'e karşı “tarihsel başarılar” mı elde etti? Daeş, Suriye'de rejim değişikliğini tesis amacıyla kurulmuş bir Amerikan yaratımıydı. Finansal ve lojistik destek ABD'nin müttefikleri Suudi Arabistan, Türkiye, Ürdün, İsrail gibi müttefiklerinden geldi.  Bu şeytani komplo Suriye Devleti ve Ordusu'nun çabuk toparlanması ve aynı şekilde Suriye'nin müttefikleri Hizbullah, İslami İran ve Rusya'nın desteği sayesinde bozguna uğratıldı.

 

Trump bunu idrak etti ve hâlihazırda bölgede 50.000'den fazla askeri ve her yere yayılmış yaklaşık 42 üssü varken 2.000 kişilik birliğini Suriye'de tutmanın anlamsızlığını gördü.  

 

Üstelik Amerikan kuvvetleri, NATO üyesi Türkiye'yi kızdırmaktan başka bir şey olmayan, bölgedeki ayrılıkçı Kürtlere destek için bulunuyordu.

 

Ankara, sınırında bir özerk Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyecekti. Trump'ın önünde iki seçenek vardı: Kürtleri desteklemek ya da Türkiye'yi NATO'da tutmak. Trump gibi bir moron bile bu basit matematiği anlayabilirdi.

 

Ebedi savaş ve kan dökücülük kendileri için zenginliğe giden yol olan Washington'daki savaş çığırtkanlarının, bunun “Amerikan çıkarlarına” zarar vereceğini iddia ederek “bu ani geri çekilişi” yüksek perdeden protesto edişleri boşuna değildi zira. Bu savaş köpekleri her yerdeler: Kongre'de, orduda, Trump'ın Beyaz Saray'ında ve tabii ki medyada. Birkaçını sayalım: Senatör Lindsey Graham, Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı John Bolton ve savunma bakanı “çılgın köpek” James Mattis… Hepsi duyuruyu kötüledi. Sonuncusu protesto olarak istifa etti. Şükür kendisinden kurtulduk. Ayrıca Trump'ın Suriye özel temsilcisi, ruh hastası James Jeffrey ve  “Daeş'i yok etme” küresel koalisyonun özel başkanlık elçisi Brett McGurk da şiddetle karşı çıktı. Onlar kuzeydoğu Suriye'de Kürtlerin hâkimiyetinde bir uydu devlet kurmak istiyorlardı. Bu, Suriye'yi bölüp Siyonist İsrail'in daha güçlü bir biçimde doğuşunu sağlayacak bir aldatmacaydı.

 

Bolton, Jeffrey ve amiri Levant bölgesinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı Joel Rayburn İranlı güçler bölgeyi terk edene kadar ABD'nin burayı terk etmeyeceğini kamuya açık bir şekilde savunmuştu. Eğer bu adamların kendilerine biraz saygısı olsaydı istifa ederlerdi ama etmeyecekler. Onurlu kimseler değiller; onların öncelikli ilgisi, masum insanların kanını dökmek suretiyle silah üreticisi patronlarına para kazandırmaktır.

 

Baş idareci için ABD'nin çekilmesinin bir diğer temel sebebi de para. 18 Aralık'ta ABD Dışişleri Bakanlığı Ankara'ya tahmini değeri 3.5 milyar dolar olan Patriot sistemi paketi satışını onayladı. Türkiye Patriot'tan daha evvel iki kez vazgeçmişti. (2013'te daha sonra vazgeçtiği Çin savunma sistemini tercih ettiğinde ve 2017'de S-400 anlaşmasını nihayete erdirdiğini söylediğinde). Her iki sistemi düşünmeden önce de Türkiye, Patriot füze sistemi teknolojisinin transferinde ısrar etmiş ve bu da ABD tarafından reddedilmişti. Trump ve Erdoğan açık bir anlaşmaya vardılar: Türkiye Rus S-400'lerinin yerine Patriot sistemini satın alacak, buna karşılık ABD'nin Suriye'den geri çekilmesinin ardından Türkiye, sınırındaki Amerikan destekli Kürt güçlerin peşine düşecek. Trump kitle imha silahı üreticileri için milyarlar demek olan cukkayı alacak, Erdoğan'ın da elleri Kürtlere karşı serbest kalacak.

 

Direniş cephesinin sadece Suriye'deki rejim değiştirme planını engelleme nadide başarısına ulaşmakla kalmayıp aynı zamanda ABD'yi geri çekilmeye mecbur bırakma zaferini elde ettiği meselesine geri dönelim. Geçtiğimiz temmuzda Trump'ın İran'a yönelik belirsiz sonuçlara maruz kalacağı yönündeki tehdidinin ardından Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani şöyle cevap vermişti: “Savaşı siz başlatabilirsiniz ama bitiren biz olacağız.” General aynı zamanda Trump'a herhangi bir aptalca hareket yapmadan önce istihbaratına ve askeri şeflerine tekrar danışmasını hatırlattı. General Süleymani Trump'a, “On yedi yıl önce Afganistan'ı işgal ettiniz ve Taliban'a saldırdınız. Bugün pazarlık için onlara yalvarıyorsunuz.” dedi. ABD gariban kılıklı Taliban savaşçılarını bile yenememişken, aşk ve şevk içindeki askerlere ve savaş tecrübesine sahip İran'ın Devrim Muhafızları ve diğer birlikleri karşısında şansı nedir?

 

Bu ABD'nin umudunu yitirerek defolup gittiği Suriye'de apaçık bir biçimde ortaya konmuştur. Bunun gösterdiği bir başka gerçek de liderliğin samimi ve kararlı olduğu yerlerde kayda değer sonuçların alınabileceğidir. İnanılmaz büyüklükteki can ve kan kaybına rağmen rağmen Direniş Cephesi sözüm ona süper güçlerin ve onların her şeye burnunu sokan müttefiklerinin yenilebileceğini gösterdi. Bu adalet ve barış için mücadele etmekte olan her insanın içselleştirmesi gereken bir derstir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak