Siyonist uçağın düşüşü: İsrail son caydırıcısını kaybetti

Siyonist uçağın düşüşü: İsrail son caydırıcısını kaybetti
2006 yılında Hizbullah, İsrail’in Merkava tanklarından müteşekkil zırhlı tümenlerinin yenilmezliği mitini kırdı. Bugün, İsrail’in hava üstünlüğü tarih oldu. İsrail’in halen nükleer caydırıcıya sahip olduğu ileri sürülebilir, ancak elindeki nükleer silahlar, içine girdiği çatışmalarda faydasızdır. Nereye nükleer bomba atacak? Gazze’ye mi? Lübnan’a mı? Kullanılacak nükleer silahın etkisi ve ortaya çıkacak radyasyon, Siyonist oluşumun kendisini de silecektir.

 

 

 

Tahir Mahmud

 

 

Crescent International

 

 

Hicri yılın 11 Muharrem (1 Ekim 2017) günü Crescent International, Siyonist oluşum ile Hizbullah arasındaki soğuk savaşın çerçevesini ortaya koymuştu. Birkaç ay önce bu makalenin yayınlanmasından bu yana, Siyonist rejim ile İslami İran öncülüğündeki direniş cephesi arasındaki çatışma tarzı, öngörmüş olduğumuz parametreler içinde evrildi.

 

Diğer yandan, Suriye'ye karşı terörist saldırılar gerçekleştiren bir İsrail savaş uçağının düşürülmesi, Siyonistlerin elindeki son caydırıcıyı, öngördüğümüzden çok daha erken ortadan kaldırdı.

 

Ekim ayındaki makalede, “Siyonistlerin kasten Hizbullah'la bir savaşı kışkırtması mümkün değilse de, yegane Arap-İslami direniş hareketi üzerindeki basıncını sürdürecektir. Bu basınç temel olarak Hizbullah'a karşı siyasi sabotaj ve PR sabotajı ile, görünüşü kurtarmak için Suriye'de düzenlenecek yüzeysel hava saldırılarından oluşacaktır, ancak bunlar bile çok uzun süre boyunca devam ettirilemeyebilir” diye vurgulamıştık.

 

Hizbullah'la olan 2006 savaşı öncesinde, Siyonist İsrail'in konvansiyonel denen ordusu, işgal altındaki Filistin'in etrafındaki Arap ülkelerine karşı bir caydırıcı olarak kullanılıyordu. İsrail için bir sosyo-politik fiyasko ve kayda değer bir askeri çöküşle sonuçlanan 33 gün savaşı, İsrail'in geçmişte konvansiyonel ordusu aracılığıyla sahip olduğu bu caydırıcılığı tümüyle ortadan kaldırdı.

 

Suriye içinde İran'a ve Hizbullah'a karşı savaş başladığı zaman Siyonist oluşum, açıkça tekfirci teröristlerin hava kuvveti gibi hareket etti. Suriye'de İran'a karşı emperyalist projenin başarısız olduğu açık hale gelince İsrail, egemen Suriye devletine karşı hava saldırılarını arttırdı. Crescent International'ın öngördüğü gibi,  İsrail kendine fazla güvendi.

 

2006 yılında Hizbullah, İsrail'in Merkava tanklarından müteşekkil zırhlı tümenlerinin yenilmezliği mitini kırdı. Bugün, İsrail'in hava üstünlüğü tarih oldu. İsrail'in halen nükleer caydırıcıya sahip olduğu ileri sürülebilir, ancak elindeki nükleer silahlar, içine girdiği çatışmalarda faydasızdır. Nereye nükleer bomba atacak? Gazze'ye mi? Lübnan'a mı? Kullanılacak nükleer silahın etkisi ve ortaya çıkacak radyasyon, Siyonist oluşumun kendisini de silecektir.  

 

Olası bir savaşta Siyonist oluşumun hava kuvvetleri cezasız kalmayacaktır ve Siyonist rejim şimdi, şartların eşitlendiğini anlıyor. Bu, uzun vadede stratejik bir oyun değiştiricidir. Suriye, Hizbullah ve İran bugün açıkça, İsrail'in saldırgan davranışına önemli sınırlamalar getirebileceğini göstermiştir.

 

Donald Trump rejimi Nisan 2017'de Suriye'nin Şayrat hava üssüne saldırdığı zaman, şirket medyası ve pek çok bölgesel Müslüman medya kuruluşu sevinçten havalara uçuyordu. Trump'ın saldırısı hızlı bir şekilde, ABD'nin ezilen Müslümanların yanında olduğunun ve onların mücadelesine destek verdiğinin alameti olarak yansıtıldı. İsrail hava kuvvetleri 1982'den beri ilk defa bir tokat yediğinde ise bu epey az görüldü. Neden? Bir İsrail savaş uçağının meşru bir şekilde imha edilmesi, NATO'nun Suriye'deki siyasi propagandasına indirilmiş büyük bir darbedir.

 

Suriye'deki savaşın başlangıcından bu yana, şirket medyası kasıtlı olarak, IŞİD, El Nusra, Ahrarüşşam, vs. gibi tekfirci grupları “harikulade” savaşçı güçler olarak yansıttı. Oysa örneğin El Kaide bağlaşığı olan El Nusra Cephesi, Nisan 2013'ten beri kuşatma altında tuttuğu Halep hapishanesini ele geçirmeyi bile başaramadı. 2014 yılında, IŞİD üyesi tekfirci teröristlerin, neredeyse tümüyle kendilerinin kontrolü altındaki bir bölge içinde yer alan Tabka hava üssünü ele geçirmesi bir yıl sürdü. Eylül 2015'te Nusra Cephesi, Suriye ordusunun İdlib bölgesindeki Ebu el-Duhur hava üssünü ele geçirmesi yaklaşık iki yıl sürdü, oysa bu bölgeye 2011'den beri NATO'nun vekil güçleri hâkimdi. Askeri üsleri ele geçirmek için gerçekleştirilen tüm bu “göz alıcı” yıldırım harekatları (şehirlerden bahsetmiyoruz) NATO devletleri, KİK ve Siyonist oluşumdan gelen açık lojistik, mali ve askeri destekle gerçekleşiyor.

 

Yukarıda bahsedilen ve suçlarını Müslümanların ezilmesine karşı savaşma maskesi altına gizleyen tekfirci gruplar, bölgedeki başlıca ezen güç olan İsrail'i asla karşısına almadığı gibi, aktif olarak Netanyahu rejiminden destek de aldı. Son Siyonist jetinin düşürülmesi, Suudi zihniyetli terörist grupların konformist doğasını ortaya çıkardı. 2012'de El Nusra Cephesi kurucusu Salih el-Hamvi, açıkça İsrail'in Suriye'ye saldırması için desteğini açıklamıştı.

 

İsrail jetinin imhasını izleyen aşamadaki olaylar, İsrail'in çıkarlarının aleyhine olacak şekilde gelişmeye devam edecektir. Siyonist rejimin Filistin üzerindeki tahakkümü ve bölgesel erişimi, Arap diktatörlerinin inşa edilmesine yardım ettiği askeri mitler üzerine kurulmuştur. Bugün bu diktatörler 10-15 yıl öncesine kıyasla çok daha kırılgan haldedir; İran ise geçmişte olduğundan çok daha güçlüdür. İsrail son fiyaskodan dersler almaya çalışacak olsa da, Müslüman kitleleri kardeşlerini düşman, düşmanlarını ise müttefik olarak görecek şekilde manipüle edilmeye devam edecektir. Mezhepçilik örtüsünü kaldırmak ve Müslüman kitlelere, yeni sömürgeciliğe karşı direnişe ve birliğe doğru yön göstermek, Müslüman aydınların, aktivistlerin ve âlimlerin vazifesidir. Eğer Müslüman seçkinler bunda başarısız olursa, iç bölünme her zaman ilerlemeye mani olacaktır; emperyalizmin Müslüman dünyadaki en etkili kartı da budur.

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

www.medyasafak.net