Moon of Alabama: ABD’nin İranlı eylemcilere erkenden verdiği destek daha büyük bir planın ipuçlarını veriyor

Moon of Alabama: ABD’nin İranlı eylemcilere erkenden verdiği destek daha büyük bir planın ipuçlarını veriyor
Şu anda gördüğümüz şey ise Brookings planının 6 ve 7. bölümlerinin bir kombinasyonudur. Ruhani hükümetinin neo-liberal ekonomi politikalarını protesto eden, bir düzeyde halk hareketi denebilecek bir hareketin arkasında, dün gece görüldüğü gibi, militan bir hareket bir iç savaşa yol açabilecek bir tırmandırma stratejisi tesis ediyor.

 

 

ABD'nin İranlı eylemcilere erkenden verdiği destek, daha büyük bir planın ipuçlarını veriyor

 

 

Moon of Alabama, 31 Aralık 2017

 

 

İran – Rejim değişikliği yanlısı unsurlar, ekonomi protestolarını çalıyor başlıklı yazımızda [Yazının Medya Şafak'ta yayınlanan Türkçe çevirisi için bu linke bakınız]  ABD ve İsrail'in İran'da bir isyan körüklemek için giriştiği, gelişmekte olan operasyona baktık. Bunun ardından birkaç arka plan noktasına daha ve o yazının kaleme alınmasından sonra yaşanan gelişmelere bakmak gerekiyor. İran'da renkli bir devrim veya bir ayaklanmanın başarı şansı sınırlıdır. Ancak başarısız olurken bile ilave yaptırımlar ve İran karşıtı başka önlemler için bahane işlevi görebilirler. Dolayısıyla şu andaki olaylar çok daha geniş bir planın yalnızca bir parçasıdır.

 

"Batılı" demokrasiler tabiri, iktisadi ve kültürel politikalarda yerleşik kombinasyonlara sahip sol veya sağ gibi siyasi partileri ayırt etmek için kullanılır. “Sol”, halkın geniş kısımlarının yararına bir sosyal ekonomiyi savunan, aynı zamanda da kültürel açıdan liberal veya ilerici olan çizgi olarak görülür. Sağ ise ülkenin daha zengin kesitleri lehine bir serbest ekonomiyi tercih eden, kültürel açıdan muhafazakâr çizgi olarak görülür.

 

İran'daki siyasi kamplar farklıdır.

 

Basitleştirilmiş versiyon: Muhafazakârlar, yahut “ilkeselciler”, kültürel açıdan muhafazakârdır ancak yoksulların faydasına olan ekonomik programlardan yanadır. Destek tabanları kırsal kesim ile şehir sakinlerinin daha yoksul olan segmentleridir. Onlara yakın olan son İran cumhurbaşkanı, Mahmud Ahmedinecad idi. Ahmedinecad'ın başlıca politikalarından biri, petrol ürünleri ve gıda maddeleri üzerindeki genel ve pahalı sübvansiyonlar yerine, ihtiyaç sahiplerine nakit ödeme sisteminin tesis edilmesiydi. Şu andaki İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise "reformcu" kampın üyesidir. Destek tabanı, tüccarlar ve toplumun daha zengin kısımlarıdır. Ruhani kültürel açıdan (görece) ilericidir, ancak ekonomi politikaları neo-liberaldir. Önümüzdeki yıl için getirdiği yeni bütçe, Ahmedinecad'ın yoksullar için getirdiği destek ödemelerini kesiyor. Yeni bütçe, yakıt ve temel gıda malzemelerinin fiyatlarını %30-40 oranında arttıracaktır.

 

28-29 Aralık tarihli protestolar, bunlarla ve başka ekonomik meselelerle ilgiliydi. İran'da bu tür protestolar on yıllardır düzenli olarak gerçekleşiyor. Fakat bu son protestolar, kısa süre içinde, İran'daki sisteme ve İran'ın Suriye ve Filistin'le kurduğu güçlü ilişkiye karşı sloganlar atan küçük gruplar tarafından çalındı. Bunlar, İran'ın 80 milyonluk nüfusunun çoğunluğunun pozisyonu değil:

 

“Kamuoyu yoklamasına göre nüfusun %67.9'u, İran'ın IŞİD karşıtı gruplara verdiği desteği artırması gerektiğini söylüyor. Bu oran bir yıl önce %59.8'di. Diğer yandan %64.9'luk çoğunluğu, Beşar Esad rejimine destek için Suriye'ye İranlı askeri personelin konuşlandırılmasını destekliyor. Geçen yıl %62.7 olan bu oran da küçük bir artış gösterdi.”

 

Ruhani'nin ekonomi politikalarına karşı düzenlenen protestoları çalan küçük gruplar, ABD'nin nüfuz operasyonlarının olağan şüphelileri tarafından yoğun bir şekilde desteklendi. Avaaz, RAND kuruluşuİnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğerleri hemen bu akıntının üzerine atladı. (İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ken Roth'un çok daha küçük olan hükümet karşıtı protestoların fotoğrafı diye hükümet yanlısı bir gösterinin fotoğrafını kullandığını da söylemek gerekir.) Gösterileri çalan ve yaygınlaştırmaya çalışan küçük gruplar iyi koordine olmuş gibi görünüyor. Fakat gerçek bir hareket olmaktan, yahut çoğunluğu teşkil etmekten uzaktalar.

 

30 Kasım sabahı pek çok şehirde İran cumhuriyetini destekleyen büyük gösteriler düzenlendi. Tahran'daki gösterilere binlerce kişi katıldı.

 

Kendini Brookings Ortadoğu Politikası Merkezi'nin “İran tutkunu” olarak tanımlayan Suzanne Maloney, bu gösterileri küçük toplanmaların karşısındaki karşı gösteriler olarak yorumladı:

 

“Suzanne Maloney‏ @MaloneySuzanne - 12:40 PM - 30 Aralık 2017

 

İslam Cumhuriyeti, rejim yanlısı gösterileri mobilize etmede kullanılan, tıkır tıkır işleyen bir makineye sahip (Bizzat Ruhani 1999 yılında öğrenci protestoları sonrasında böyle bir gösteriye öncülük etmişti.) İlginç olan şey ise bunun şimdi neredeyse hemen hayata geçiriliyor olması.”

 

“İran tutkunu” ve “uzmanı”, 2009 yılından beri İran'da yer yıl 9 Dey (İran takvimi) gününde hükümet yanlısı gösterilerin düzenlendiğini ve bunların çok önceden planlandığını bilmiyor. Bu gösteriler, CIA'in 2009'daki renkli devrim girişiminin yenilgiye uğratılmasını anar. Söz konusu girişim, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın yeniden seçilmesinin arkasından gelmişti. İran toplumunun Tahran'ın kuzeyindeki zengin kesitini ve onların yardakçılarını kullanmıştı. Şu andaki girişimin bir sosyal tabakayı kullanıp kullanmadığı ve kullanıyorsa hangisi olduğu henüz belli değil.

 

Haziran 2009'da Brookings Enstitüsü, İran hükümetinin nasıl devrileceği veya ülkenin kontrolünün nasıl ele geçirileceği konusunda bir kitapçık yayınlamıştı. “İran tutkunu” Maloney bu kitapçığın yazarlarından biriydi. HANGİ YOL İRAN'A GİDER? İran karşısında yeni bir Amerikan stratejisi için seçenekler (pdf) başlıklı metin dört kısımdan oluşuyordu:

 

  • Kısım I – İran'ın yolundan döndürülmesi: Diplomatik seçenekler.
  • Kısım II – İran'ın silahsızlandırılması: Askeri seçenekler
  • Kısım III – Tahran'ın devrilmesi: Rejim değişikliği
  • Kısım IV – Tahran'ın caydırılması: Kontrol altına alma
  •  
  • Kısım III şunları içermektedir:
  •  
  • Bölüm 6: Kadife Devrim: Bir halk ayaklanmasının desteklenmesi
  • Bölüm 7: Bir isyana ilham verilmesi: İran'ın azınlık ve muhalefet gruplarının desteklenmesi
  • Bölüm 8: Darbe: Rejime karşı bir askeri adımın desteklenmesi
  •  

Renkli kadife devrim, 2009 yılında “Yeşil Hareket”, ortaya koyduğu şeyin cumhuriyeti yıkma yönünde yabancı destekli bir girişimden fazlası olduğuna İran halkını ikna edemeyince başarısız olmuştu.

 

Şu anda gördüğümüz şey ise Brookings planının 6 ve 7. bölümlerinin bir kombinasyonudur. Ruhani hükümetinin neo-liberal ekonomi politikalarını protesto eden, bir düzeyde halk hareketi denebilecek bir hareketin arkasında, dün gece görüldüğü gibi, militan bir hareket bir iç savaşa yol açabilecek bir tırmandırma stratejisi tesis ediyor. Libya'da ve Suriye'ye saldırının başlangıcında da benzer bir kombinasyon görmüştük. (Tony Cartalucci Land Destroyer Report'ta Brookings kitapçığını “ülkeleri yıkma el kitabı” olarak tanımlayan kapsamlı yazılar kaleme almıştı.)

 

Geçtiğimiz Haziran ayında Wall Street Journal, CIA'in İran'a yönelik bu türden saldırılar için özel bir operasyon hücresi kurduğunu bildiriyordu:

 

“ABD'li yetkililer, Trump yönetiminin İran'ı Amerikan ajanları için yüksek öncelikli bir hedef haline getirme kararına paralel olarak, tek görevi bu ülke hakkında istihbarat toplamak ve toplanan istihbaratı analiz etmek olan bir örgüt kurdu.

 

İran Misyon Merkezi, örtülü eylem de dahil olmak üzere kuruluşun yelpazesindeki tüm kapasiteleri tatbik etmek üzere, CIA'in her alanından analistleri, operasyon personelini ve uzmanları bir araya getirecek.”

 

Ofisin başında bulunan kişi ise, en acımasız CIA görevlilerinden biri:

 

“Bay Pompeo, grubu yönetmek üzere, yakın zamanda kuruluşun ölümcül dron saldırıları programını denetleyen ve meslektaşlarının pek çoğu gözünde ABD'nin El Kaide'ye karşı uzun süredir yürüttüğü kampanyada bu terörist gruba karşı elde ettiği başarılar nedeniyle itibar gören Michael D'Andrea'yı seçti.

 

 ...


CIA'in Terörle Mücadele Merkezi'nin eski direktörü olan Bay D'Andrea, meslektaşları arasında talepkar ancak etkili bir yönetici olarak ve sonradan Müslüman olup uzun saatler çalışan biri olarak görülüyor. Bazı ABD'li yetkililer, onun İran'a karşı agresif duruşu olarak gördükleri şey nedeniyle kaygılarını ifade ettiler.”

 

D'Andrea, CIA'in 11 Eylül'ü engelleyebilecekken “çuvallayan” adamı. CIA'in işkence programının ve Pakistan ve Afganistan'daki dron saldırısıyla suikast kampanyasının yakinen içindeydi. ABD'nin Libya, Irak ve Suriye'deki aşırıcı Vehhabilerle olan işbirliğinin arkasındaki beyin olduğundan şüphe ediliyor.

 

Dün sabah bir aşırıcı Sünni terör grubu, güneybatı İran'da, Irak sınırı yakınlarında bir boru hattını havaya uçurdu:

 

“Ensar el Furkan örgütü, ‘İran'ın işgal altındaki Ahvaz şehrinin Umidiye bölgesinde büyük bir petrol boru hattının havaya uçurulduğunu' duyurdu. Grup, Ahvaz Şehitleri Tugayları adında yeni bir birim kurduğunu da ekledi. Ahvaz bölgesi tarihsel olarak geniş bir Arap nüfusa sahipti. Ancak bu tugay oluşumunun İranlı Araplardan mı yoksa Beluçlardan mı oluştuğu belli değil, zira üyelerinin çoğunun Beluç olduğu düşünülüyor. Cihadçılar, ‘operasyonun mücrim İran rejiminin ekonomisine zarar vermek için yapıldığını' söylüyor.”

 

ABD ordusuna bağlı Terörizmle Mücadele Merkezi'ne göre Ensar el-Furkan, geçmişte yüzlerce İranlı askeri ve sivilii öldürmüş olan Cundullah terör örgütünün içinden çıktı. Cundullah, güneybatı Pakistan ve güneydoğu İran bölgelerinde bir “Özgür Beluçistan” kurmak için savaşan bir cihadçı isyancı gruptı. Liderleri 2010 yılında öldürüldü ve o tarihten sonra bölünüp Ensar el-Furkan ve başka gruplara evrildi. Bu gruplardan bazıları yabancı etkisi altında. Mark Perry 2012 yılında şunları belirtiyordu:

 

“CIA'in hazırladığı bir dizi bilgi notu, Amerikan casusu kılığına girmiş İsrailli Mossad ajanlarının İran'a karşı örtülü savaş yürütmek üzere terörist Cundullah örgütüne üye kazandırdığını söylemektedir.”  

 

Mossad ajanları, İran'daki nükleer uzmanlarını öldürmek için Cundullah üyesi teröristleri kiraladı. O halde Cundullah'ın içinden çıkmış bir grubun şimdi, tam da Mossad ve CIA'in İran hükümetini devrimek için yeni bir kampanyayı koordine ettiği bir esnada İran'ın ekonomik altyapısına saldırması şaşırtıcı olmamalıdır. Bu açıkça, daha geniş ve iyi organize edilmiş bir plana işaret etmektedir.

 

Dün gece İran'ın 20 kadar şehrinde ve kasabasında, 20 ila 50'şer kişilik genç erkek toplulukları ortaya çıktı ve sokakları yakıp yıkmaya başladı. Sokak tabelalarını ve panoları söktüler, camları kırdılar ve çöp tenekelerini ateşe verdiler. Çeşitli Twitter hesaplarında onlarca olaya dair kısa videolar ortaya çıktı. Yapılan betimlemeler çoğu örnekte epey abartılı oldu.

 

"Protestocular Ahvaz Eyaleti'nde hükümet binalarını ateşe veriyor" denilen videoda yalnızca bir binanın önünde yanan çöp tenekesi görülüyor. “Polis protestoculara karşı gerçek mermi kullanıyor” denilen videoda duyulan tek ses, bir ofis camlarının kırılma sesi. “Loristan'da polisin ateş açmasıyla 3 kişi öldürüldü” diye sunulan bir video, küçük ama gürültülü bir grup gösteriyor. İki kişi uzağa taşınıyor, ancak kim ya da ne oldukları ve eğer onlara bir şey olduysa bunun ne olduğu anlaşılmıyor. Silah sesi duyulmuyor ve polis görülmüyor. Başka videolarda polis, taş atan ve taşkınlık yapan göstericilere karşılık veriyor.

 

Bu grupların kendisi, 20 şehirde ortaya çıkmaları ve de yaptıkları, açıkça koordineliydi. Medya girişimcileri, daha geniş bir kamuoyu için videolarını bir araya getiriyor. İran hükümeti, ülkede yaygın şekilde kullanılan mesaj uygulaması Telegram'dan, eylemcilere resmi binalara Molotof kokteyli atma çağrısı yapan bir kanalı kapamasını istedi. Telegram servisi başkanı, bu tür çağrıların servisin hizmet koşullarına aykırı olduğunu kabul etti ve kanalı kapadı. Benzer mesajlar içeren yeni kanallar hemen ortaya çıkıverdi. İran hükümetinin ya Telegram'ı tamamen bloke etmesi ya da militan faaliyetlerin bu şekilde koordine olmasını akamete uğratmak için Telegram kanallarına sızması gerekecektir.

 

İran'ın "bombalanması, bombalanması, bombalanması" çağrısı yapmış (John McCain) veya ülkeye savaş açma tehdidinde bulunmuş (Hillary Clinton) ABD'li politikacılar, “İran halkına” – yani sokaklardaki eylemcilere – destek veren açıklamalar yayınladı. Bunlar, İran halkına yaptırım üstüne yaptırım getirerek halkı boğan iki yüzlülerin ta kendileridir. Donald Trump ve onun Dışişleri Bakanlığı, ülke genelinde şehirleri yakıp yıkan “barışçıl protestocuları” destekleyen açıklamalar yayınladı ve “rejimin temel insan haklarına saygı göstermesini” istedi. İran halkı için kaygı duyduklarını iddia etmeleri saçmalıktır. Yakın zamanda sızdırılmış bir bilgi notu ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'a şu tavsiyede bulunuyordu:

 

“ABD, insan haklarını İran, Çin ve Kuzey Kore gibi hasımlarına karşı sopa gibi kullanmalı, Filipinler, Mısır ve Suudi Arabistan gibi baskıcı müttefiklerine ise cevaz vermelidir.”  

 

ABD'nin resmi beyanları fazla erken geldi ve İran'daki her türlü gerçek hareket için yıkıcı nitelik taşıyor. Açık bir şekilde bu protestolara ABD destekli bir nitelik kazandırıyor ve bu şekilde onların İran'da daha geniş taban bulma şanslarını yok ediyor.

 

Peki ABD bunu neden yapıyor?

 

Plan, İran hükümetini kısa sürede devirmek değil, İran hükümetini ülkedeki militan operasyonlara karşı sert tepki vermeye sevk etmek üzerine kurulu olabilir.

 

“Suzanne Maloney‏ @MaloneySuzanne - 5:51 AM - 31 Dec 2017

 

Mesele şu: ABD hükümeti bu protestolar hakkında istediğini desin veya demesin, gerçeklik (@POTUS'un tweet'lediği gibi) dünyanın İran'da olanları seyrettiğidir.Tıpkı 2009'da olduğu gibi, Tahran'ın şu andaki protestolara nasıl yanıt verdiği, dünyayla olan ilişkisini şekillendirecektir.”

 

Bu yanıt daha sonra, özellikle Avrupa'dan İran'a karşı daha geniş ve daha sert yaptırımları hayata geçirmek için kullanılabilir. Bunlar, ülkeyi boğmayı amaçlayan daha geniş bir planın yeni bir tuğlası ve daha geniş bir tırmanış merdivenindeki ilave bir basamak olacaktır.

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

www.medyasafak.net