İsrail’in sonu için geri sayım başladı / Yemen gelecek savaşta İsrail'i vuracak 4. cephe olacak

İsrail’in sonu için geri sayım başladı / Yemen gelecek savaşta İsrail'i vuracak 4. cephe olacak
Ancak bahsi geçen raporlar, Hizbullah’ın, İran ve Suriye’den elde edilen hava savunma sistemlerine sahip olduğunu ve Suriye’de mağlup edilen teröristlerin silah depolarından çok sayıda Stinger füze sistemi elde ettiği bilgisini de paylaşıyor.

 

 

 

Ahmed el-Zahavi – Mısırlı yazar

 

 

El-Meyadin

 

 

 

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Allah ömür verirse işgal edilmiş Filistin'in tüm topraklarını özgürleştirdikten ve İsrail'i yok ettikten sonra Kudüs'te namaz kılacağını söyledi. Bilindiği üzere son derece mantıklı ve akılcı bir lider olan Nasrallah, konumunu daima bilimsel ve hassas hesaplara dayandırır. İster destekçisi olsun ister aleyhtarı, boş sözler ile insanları vehme düşürmez. Peki, Seyyid Nasrallah'ın Kudüs'te namaz kılmak ve Filistin'i özgürleştirmek konusundaki pozisyonunu dayandırdığı bu bilimsel ve hassas hesaplar nedir?

 

Hizbullah, Suriye Savaşına katılmadan önce sadece savunma savaşlarında iyiydi. Yani aniden askeri operasyonlar düzenliyor ve sonra saldırdığı bölgeden geri çekiliyordu. Ancak Suriye Savaşına bilfiil katılan Hizbullah, mevkilere saldıracak, kontrol altına alacak ve hücuma yönelik kara operasyonları düzenleyebilecek düzeye ulaştı. Kusayr, Guta, doğu ile batı Şam, Kalemun Dağları, çöl savaşları ve Lazkiye savaşlarına etkin bir şekilde katılan Hizbullah, bu savaşlar sayesinde saldırıya yönelik askeri operasyonlar düzenleme kabiliyetine sahip oldu.

 

Bu operasyonların farklı coğrafi çevrelerde düzenlenmesi, meselenin temel noktasıdır. Nitekim Kusayr bölgesinin toprakları çöl topraklarından, çöl toprakları Kalemun Dağları'ndan ve Kalemun Dağları da Halep kırsalından çok farklı bir arazi yapısına sahiptir. Hizbullah artık düzlüklerde, vadilerde, dağlarda ve tepelerde savaşabilecek yeteneğe sahiptir. Bu askeri ve coğrafi deneyimlerin tamamı, Hizbullah ve İsrail arasında meydana gelmesi beklenen gelecek savaşta ustalıkla kullanılacaktır. Bundan dolayı İsrail, Hizbullah'ın el-Celile'ye girme tehditlerinden korkuyor. Çünkü Hizbullah'ın askeri olarak bunu yapabilecek yeterliliğe sahip olduğunu çok iyi biliyor.

 

Rus Ordusu komutanları ile birlikte askeri operasyonların planlamalarına katılması da, Hizbullah'ın askeri gücünü artıran etkenlerden biridir. Rusya, askeri alan da dâhil olmak üzere her sahada ilerlemiş bir süper güçtür. Hizbullah unsurları, Rusya ile doğrudan işbirliği yapmış olmaktan kuşkusuz bir şekilde istifade etmiştir. Bu faydalanma sadece kara operasyonları ile sınırlı kalmamış, Hizbullah, Rusya sayesinde teknoloji ve iletişim alanlarında da kendini geliştirmiştir.

 

Hizbullah unsurlarının Rusya gibi bir süper güç ile işbirliği yapması, askeri uzmanlıklarını kapsamlı bir şekilde güçlendirmiştir. Batı medyasında yer alan haberler, Rus subayların Hizbullah'ın savaş komutanlarından, cesaretlerinden ve komuta merkezi ile iletişimleri kesilse dahi operasyonu iyi bir şekilde yürütebilme yeteneklerinden övgü ile söz ettiğini bildiriyor. Bu durum, Rusların Hizbullah'ı iyi tanıdığı ve bu tanımanın Rusya ve Hizbullah arasında gerçek bir eşgüdüm ile sonuçlandığını gösteriyor.

 

Batı kaynaklı raporlara göre Hizbullah, İsrail tanklarını yok edebilecek çok sayıda tanksavar füzeye sahiptir. Elbette bu yeni bir olgu değildir. Hizbullah, 2006 yılındaki Temmuz Savaşında ve 2015 yılındaki Şeba Çiftlikleri Operasyonunda bunları kullandı. Ancak bahsi geçen raporlar, Hizbullah'ın, İran ve Suriye'den elde edilen hava savunma sistemlerine sahip olduğunu ve Suriye'de mağlup edilen teröristlerin silah depolarından çok sayıda Stinger füze sistemi elde ettiği bilgisini de paylaşıyor.

 

Bu haberler Hizbullah'ın, İsrail'in Hava Kuvvetlerini etkisiz hale getirebilecek ve İsrail'in havadan desteklenmeyen Kara Kuvvetlerini, askeri ve psikolojik olarak etkileyebilecek güce sahip olduğu anlamına geliyor. İsrail askerleri inanç kuvveti ve bu inanç için kendini feda etmek konusunda çok zayıf bir psikolojiye sahiptir. Eğer bu askerler havadan korunmadıklarını ve savaştaki askeri üstünlüklerinin sona erdiğini hissederlerse, psikolojik olarak çökeceklerdir.

 

Bundan dolayı İsrail Hava Kuvvetleri gelecek savaşta etkisiz hale getirilirse, kara kuvvetleri de Hizbullah'ın el-Celile'ye doğru ilerleyen Rıdvan Birlikleri karşısında dayanamayacaktır. Böyle bir durumda, çatışma dar ve küçük bir alanda gerçekleşecek ve İsrail'in kara kuvvetleri psikolojik ve zihinsel olarak bunu sindiremeyecektir. Şimdiye kadar hiçbir Arap ve Müslüman taraf, işgal edilmiş Filistin topraklarına karadan girmeye çalışmadı. Eğer bu gerçekleşirse, sadece İsrail Ordusu değil Siyonist toplumun genelinde de zihinsel ve algısal bir çöküşe sebep olacaktır.

 

Hizbullah'ın karadaki askeri gelişimine, füze alanındaki gelişimi eşlik ediyor. Hizbullah'ın kendisi, Batılı raporlar ve İsrail medyası, Hizbullah'ın füze sayısının çok büyük olduğunu söylüyor. Batılı strateji merkezleri, bu füze sayısının 120 bin ila 150 bin arasında olduğunu belirtiyor. Dahası Hizbullah'a ait füzelerin hassasiyeti yükselirken yıkım gücü de artırıldı. Burada Hizbullah'ın en önemli güç noktasının, İsrail'in en önemli zayıf noktası olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Küçük bir yüzölçümüne sahip olan İsrail'in stratejik derinliği sınırlıdır. Hizbullah'ın on binlerce füzesini İsrail'e fırlatması halinde, işgal edilmiş topraklarda devasa bir yıkım meydana gelecektir. Bu füzelerden bir kısmı hassas olmasa dahi, geriye kalan füzeler yine de Siyonist topraklarında büyük bir yıkıma yol açabilecektir. Bundan dolayı Hizbullah'ın güç noktasının İsrail'in zaaf noktası olduğunu söylüyoruz. Bu durum elbette İran'ın füze programıyla ilgilidir. Bu sebeple Batı dünyası, İsrail'in güvenliği için İran'ın füze programını ortadan kaldırmak istiyor.

 

Jeopolitik açıdan, İsrail zayıf ve kırılgan bir pozisyona sahiptir. Filistin Direnişi ile Gazze Şeridi boyunca ve Batı Şeria'daki uyuyan hücreler ile, Güney Lübnan yoluyla da Hizbullah tarafından kuşatılmış durumda. Direniş Ekseni, Golan'ı gelecek savaşta aktif bir cephe haline getirmek için çalışıyor. Yemen'deki Ensarullah Hareketinin, İsrail topraklarına ulaşabilecek kapasitede füzelere sahip olması ise, son zamanlarda meydana gelen en ciddi gelişmedir. Ensarullah'ın İsrail ile olası savaşa katılacağına, eski Genel Sekreteri tarafından da işaret edilmişti. Eğer Yemenliler savaşa katılırsa yapacakları en küçük şey, Kızıldeniz'deki İsrail gemilerini imha etmek olacaktır. İsrail, küçük yüzölçümü ve sınırlarının çeşitliliği nedeniyle, iki cephede savaşa giremez. Öyleyse olası savaş dört cepheden birden alev alırsa İsrail'in durumu ne olacaktır?

 

İsrail merkezli Haaretz gazetesinin 2016 yılındaki bir haberde “İran'ın güvence altına almak istediği karayolu, İsrail'in güvenliği için en büyük tehdittir” cümlesi, İsrail'in jeopolitik konumunun kötülüğüne işaret ediyor. Tahran'dan Bağdat, Şam, Beyrut ve hatta Akdeniz kıyılarına ulaşan bu yolun büyük bir kısmı bugün güvence altına alındı. Bu karayolu, olası gelecek savaşta asker, silah ve lojistik destek taşınması operasyonlarını Direniş için çok kolaylaştıracaktır. 

 

Son olarak iki büyük şahsiyetin İsrail hakkındaki sözlerini hatırlatmak istiyorum. Birincisi, Seyyid Abbas Musavi'nin “İsrail düştü” sözüdür. İkincisi ise, Seyyid Nasrallah'ın “Nükleer bombalar ve bölgedeki en güçlü hava kuvvetlerine sahip olan İsrail, örümcek ağından daha zayıftır” sözleridir. Durumu kötüye giden ve sonu için geri sayıma başlanan İsrail ile normalleşme heveslileri, derslerini almış mıdır peki?

 

 

Çev. Merve Soydaş

 

 

Medya Şafak