İslam Devrimi’nden Kopuşlar ve Yeni Katılımlar

İslam Devrimi’nden Kopuşlar ve Yeni Katılımlar
İslam Devrimi şu anda ikinci aşamada bulunmaktadır. Yani Batı rasyonalizminden çıkarak dini rasyonalizme geçiş aşamasındadır. Eğer İslam Devrimi değerlerini milli, bölgesel ve küresel alanda yaymak, Rönesans’la birlikte ortaya çıkan yol ve yöntem karşısında yeni bir istikamet tutturmak istiyorsa, kendi İslami rasyonalizmini üretmelidir

Mehdi Mir Bakıri
 

Her devrimin gelişim ve hareket aşamasında bazı kopuşlar ve katılımlar söz konusudur. Bunları tarihi açıdan analiz etmek ve sebeplerini incelemek gerekir. Başka bir ifade ile devrimin hangi aşamasında kimlerin neden ayrıldığının ve keza kimlerin hangi nedenlerden ötürü devrimin saflarına katıldığının belirlenmesi gerekir.
 

1-      Katılım ve Kopuşun Temelleri 

Rönesans Batı'da aşamalı bir şekilde insan eksenli maddi kavramlar üretti ve kapsayıcı bir küresel ve maddi medeniyet kurmaya doğru yol aldı. Öte yandan, küresele projelerini hayata geçirebilmek amacıyla diğer medeniyetlerin, bilhassa İslam ve Şia medeniyetinin kültürel sınırlarına saldırdı.

İslam Devrimi'nin ise, bu medeniyetin karşısında yer alan bir hareket olduğundan hasmıyla mücadele edebilmek için bazı merhaleleri aşması gerekir ki bu merhaleler şunlardan ibarettir: 

- Siyasi merhale; bu alanda genel istemler devrimin idelerine (ilke ve hedefleri) münasip olarak yaygınlık kazanır.

- Kültürel devrim; bu aşamada toplumsal rasyonalite üretilir ve bilimsel ve akli unsurlardan devrimin değer ve hedeflerine ulaşmak için istifade edilir.

- Üretim ve mahsullerde devrim; bu aşamada ise teknoloji ve mahsuller ile bütün boyutlarıyla yeni medeniyetin sınırları belirlenir. 

İslam Devrimi şu anda ikinci aşamada bulunmaktadır. Yani Batı rasyonalizminden çıkarak dini rasyonalizme (aklâniyyet) geçiş aşamasındadır. Eğer İslam Devrimi kendine has değerlerini milli, bölgesel ve küresel alanda yaymak, Rönesans'la birlikte ortaya çıkan yol ve yöntem karşısında yeni bir istikamet tutturmak istiyorsa, kendi İslami rasyonalizmini üretmek ve gelişimi önünde bir engel olan seküler rasyonalizmi aşmak zorundadır.  

Doğal olarak İslam Devrimi bu aşamada ve önceki ve sonraki aşamalarda bazı kopuşlarla karşı karşıya kalacaktır. Zira devrimin değer ve programlarıyla uyum sağlayamayan kimseler her dönemde aşamalı bir şekilde kervandan ayrılarak başka yollarda hayatlarını devam ettirirler. Örneğin modern akılcılığı aşmak istemeyenler bu akılcılığa dayanarak devrimin aslını nefyederler. Bu kimseler modern akılcılıkla toplumsal adalet ve saadete ulaşılacağına inanarak İslam Devrimi'nin gereksiz bir çaba içinde olduğunu düşünürler. Aslında söz konusu kimseler adalet, güvenlik ve refah gibi olguları modern akılcılık ile algılayıp tahlil ettiklerinden ve bunları aşmanın devrimin değerlerini aşmak anlamına geldiğini zannettiklerinden bu çabanın işlevsiz ve gericilik olduğu kanısına sahip olurlar. Dolayısıyla İslam Devrimi'nin ileriye doğru olan bu hareketine karşı durarak nihayetinde devrimcilerin saflarından ayrılırlar. Bütün bunlara binaen, İslam Devrimi'nin gelişim aşamalarından biriyle uyum sağlayamayıp başka kulvarlarda hareket etmeye kopuş diyebiliriz. 

Tabiî ki bu merhalede bir taraftan da devrimcilerin safına katılımlar da olacaktır. Zira modern dünyada işlevi olan ilahi sosyal bir hareket olarak dini akılcılık gündeme geldiği zaman, dünyanın farklı ülkelerindeki mustazaflar, aydın ve düşünürlerden oluşan geniş bir kesim İslam Devrimi'nin değer ve hedeflerine ilgi duyarak hareketin saflarında yer alacaktır. 

2-      Farklı Aşamalardaki Kopuş ve Katılımlar

Bu kopuş ve katılımlar İslam Devrimi'nin bütün tarihi aşamalarında var olmuş ve var olacaktır. İslam Devrimi ilk günden itibaren ilahi hilafeti yaymayı amaç edinmiştir. İlk adımda süper güçlerin kapitülasyon istemleri ile mücadele etmiş ve adaletten kaçınıp din ile mücadele eden zorba sistemlerle savaşımın merkezi olmuştur. Nihayetinde de “İslam Devleti” ismiyle bir ülküye dönüşmüştür. Bu aşamaların her birinde, İslami hedeflerin daha açık hale gelip delillerinin daha bariz bir şekilde beyan edilmesi nedeniyle teorik ve pratik bazı fikirlerinin silindiğini gören bir kesim devrim saflarından ayrılmıştır. Örneğin mücadele, monarşi düzeninin temeliyle çatışma aşamasına gelince saltanatın demokratikleşmesini veya bu kurumun meşruiyetini savunan gruplar devrim treninden indiler. Zihinlerinde oluşturdukları bu tasavvurlara binaen devrimin gerçek hedeflerinden uzaklaştığını sandılar veya devrim önderi İmam Humeyni (r.a) “İslam Cumhuriyeti” kelimesini dillendirdiğinde sosyalist veya başka yönetim sistemleri peşinde olan bazı kimseler, İmam'ın bu beyanını hedefleri ile uyumlu görmedikleri için devrimin döküntüleri içinde yer aldılar. Aslında İslam Devrimi aleyhindeki Marksist mücadele de bu aşamada başladı.
 

İslam Devrimi'nin anayasası hazırlandığında da benzer kopuşlar yaşandı. Demokratik bir devlet taraftarı olan kimseler İslam ve Velayet-i Fakih'in toplumda hukuksal bir düzene dönüştüğünü gördüklerinde devrimden yüz çevirdiler.
 

İslam Devrimi evrensel sahada mücadeleye giriştiği andan itibaren ise milli sınırlar çerçevesinde ıslahat isteyen kimseler seslerini yükselttiler ve küresel bir devrimin maliyetini ödeme zorunluluklarının olmadığını, bu nedenle de milli sınırlar içinde sadece ülkenin kalkınması için çalışılması gerektiğini söylediler. Bu yüzden İslami kültür ve İslami devrim çerçevesinde evrensel anlamda dünyaya hâkim sömürgeci güçlerle mücadele içersinde yer almaktan sakındılar. Başka bir ifadeyle, İslam Devrimi'nin düzenin İslamiliğini savunmak için sömürgeci güçlerle çatışmayı göze aldığını gördüklerinde, bazı İnkılab taraftarları bile bunun getirilerini hesaplamadan sadece ödeyecekleri maliyeti düşünerek devrim hareketinden uzaklaşma yolunu seçtiler.
 

İslam Devrimi'nin gelişim aşamalarında görünen kopuşlarla birlikte devrime katılımlar da oldu. Tüm dünyadaki Şiilerin dini hüviyetlerini kazanmaları, İslam dünyasında ve diğer ülkelerde Teşeyyü'nün gelişimi, İslam Devrimi'ne yönelim ve teveccüh ve devrimci birçok ülkenin İslam'a temayülleri bunun en güzel örnekleridir. En azından materyalist ve Marksist devrimler tarihe karıştı ve devrimin her aşamasında dünyadaki İslam Cumhuriyeti taraftarlarının sayısı arttı.
 

3-      Dokuzuncu ve Onuncu Seçimlerdeki Kopuşlar

 İslam Cumhuriyeti'nin “Yeniden Yapılandırma” ve “Reform” dönemlerindeki programlarının gayesi İslam Devrimi'ni korumak ve modernleşme idi. Ancak programın ilerleyen aşamalarında büyük sorunlar ortaya çıktı. Din taraftarlığı iddiasında bulunan bir grup düşünür İslam Devrimi için tanımlanan çerçeveler ile beşeri hayatın modern mekanizmalarının bir arada olmasının imkân dâhilinde olmadığını hissettiler. Bu yüzden modern mekanizmaların lehine İslam Devrimi'nin sınırlarını aşmaya kalkıştılar. Bu kimseler halkın dini algılarını değiştirmek istiyorlardı. Böylece, reform ve yeniden yapılandırma dalgası veya hareketi aydınlar sınıfından bir grubu İslam Devriminin devamı ve anayasa taraftarlığından ayırdı ve dokuzuncu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde devrim düşüncesinin karşısında yer almalarını sağladı. Ancak halk 9. ve 10. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anayasayı ve İslam Devrimi'ni aşma düşüncesinde olanlara oy vermediği gibi İslam Devriminin hedeflerini modernizasyon çerçevesinde analiz edenlere de yüz vermedi. Bilakis İslam Devriminin asli söylemlerine oy verdi ve bu söylemler toplumsal ve düşünsel alana dâhil olarak yeni mekanizmaları gündeme getirmeye çalıştı. Doğal olarak bu mekanizmaların tahakkuku modern rasyonalizmin aşılmasına bağlı olduğu için İslami hedeflere ulaşmak için yapılan programlar ile modern bilimsel terimler arasında sorunlar ortaya çıktı.
 

İlkecilik (usulgerâyi) seküler rasyonalizm ve Batı'nın modern akılcılığı ile mücadele eder, salt aklilikle mücadele etmez. İslam Devrimi hedeflerine ulaşmak için başka bir rasyonalizm oluşturma peşindedir. Mevcut durumdaki sorun; devrimin hedefleri ile seküler rasyonalizmle bu hedeflere ulaşma düşüncesi arasındadır. İlkeciliğe, İmam Humeyni'nin (r.a) söylemlerine ve devrime karşı olan akım modern rasyonalizme dayanarak yönetimi kötülemekte ve programlarını rasyonellikten, uzmanlıktan ve bilimsel verilerden uzak bilmektedir. Hâlbuki bu programların hiçbiri ilmi verilerden uzak, araştırmalara dayanmayan programlar değildir. Ama her ne kadar İslam Devrimi cephesi bugüne kadar yürütme programlarını da içine alacak yeterli bir akli çerçeve oluşturamamışsa da modern rasyonellikten uzak olduğu ve başka temellere dayanmak istediği kesindir.
 

Bu aşamada meydana gelen savrulmalar modern rasyonalist mekanizmalara bağlı ve bunlara dayanarak İslam Devrimi'nin hedeflerini değiştirerek nihayetinde de yumuşak değişimi arzulayan kimselerle sınırlı kalmıştır.

9. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bugüne kadar, bilhassa 10. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki fitnelerde İslam Devrimi'nin iç mekanizmalarında kendiliğinden bir arıtma sistemi ortaya çıktı ve zararlı unsurları temizlemeye başladı. Tabiî İslam Devrimi'nden kopuşları azaltmak ve katılımları çoğaltmak için gerekli bütün mekanizmalardan da yararlanmak gereklidir. Yani bu merhalelerden geçerken ödenmesi gereken maliyetin de asgari seviyeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluktur. Elbette bu, söz konusu merhaleyi aşmak için bir gereksinimdir. Bazı insanlar bu olaylar yüzünden İslam Devrimi'nin zayıflayacağını düşünebilirler ama bedenin sitem içi arıtmasıyla zararlı unsurlarını dışarı atması gibi devrimin de ihlaslı ve samimi olmayan unsurları dışarı atacağı için İslam Devrimi daha güçlenecek ve nihayetinde de bu durum içtimai Velayet düzeninin kurumsallaşmasına neden olacaktır.
 

Başka bir ifade ile İslam Devrimi küfür ile olan çatışmasını sınırlarının ötesine taşıyarak sömürgeci dünyanın itikadi ve kültürel sınırları içinde mücadele etmedikçe varlığını devam ettiremeyeceği gibi, kendi içindeki samimi olmayan unsurları belirleyip dışarı atmadıkça da varlığını sürdüremez. Zira bu samimi olmayan unsurlar bilinmez ise eğer, bunlara dayanılmak zorunda kalınacağından devrimin sürekliliği ileriki aşamalarda tehlikeye maruz kalacaktır.


Mashreghnews.ir'de yayınlanan bu makale Sedat Baran tarafından medyasafak.com için çevrildi.