İmam Hameney! Lütfen bu yolda devam edin

İmam Hameney! Lütfen bu yolda devam edin
İdeolojik geleceğin gerçek anlamda başında olan kişi, adalet için ve umutsuzların umudu için verilen İslami mücadelenin lideri İmam Humeyni’nin mirasçısı olan İmam Hameney’dir. Hameney, şeytani Siyonizm’in ve insanlık dışı emperyalizmin titizlikle hazırlanmış cehennemî planlarının arkasındaki şeyi görebildi.

 

 

 

Abu Dharr

 

 

Crescent International

 

 

Bu ay, İran'ın kurulu düzeni sürdüren bütün dünyaya karşı mücadelesinde/cihadında 40. yıla tekabül ediyor. Dünyadaki güç yapıları, Müslümanların kendi ideolojik tercihlerine ve siyasi geleceklerine özgürce karar vermesine teveccüh göstermez. Kendi halklarının iradesine aykırı yönetim sergilemeye devam eden krallar ve devlet başkanları bunun delilidir. Müslüman dünya haritası üzerinde alev alev yanan ve tek nedeni Müslüman halkların ateist değil, materyalist değil, seküler değil ve dünya güçlerinin altında değil, İslami bir yaşam tarzı istemesi olan savaşlar da bunun göstergesidir.

 

Yalın bir şekilde ifade etmek gerekirse, Müslümanlar karar alıcılarının kim olacağına karar vermek istiyor. Ve bütün dünyada nüfusun İslami bir yönetim meydana getirebildiği tek yer İran'dır. 39 yıl önce bunun olmasından bu yana Amerika'dan Arabistan'a ve elbette İsrail'e kadar her yerde iktidarda olan elitler, İslami İran'da uzun süre içinde var edilen İslami başarıyı tersine çevirmek için hiç durmadan çalışıyorlar. 

 

Kısaca bir geçmişe gidelim. Başlangıçta İran'daki İslami devlet henüz bir bebekken, dünyanın hem “seçilmiş” diktatörleri hem de miras yoluyla iktidarı alan tiranları, beşikteki bebeği öldürmeye çalışmakta bir sorun görmüyorlardı. Birlikte, yeni doğmuş hükümetin yiğit çocuklarına karşı 8 yıl sürecek kanlı ve ezici bir savaş başlattılar. Ancak onları hayal kırıklığına uğratacak şekilde, bu sekiz yıl, çok genç olan İslam Cumhuriyetini Washington'dan, Riyad'dan ve onların Siyonist idarecilerinden herhangi bir iyilik gelebileceğine asla inanmaz hale getirdi.

 

Ardından (Washington'un Cumhuriyetçi ve Demokrat rejimlerinin öncülük ettiği) emperyalistler topluluğu, (Siyonist İşçi Partisi ve Likud Partisi'nin) yönettiği İsrailliler ve (aşiret rejimleriyle birlikte) münafıklar taktik değiştirdi. 1990'lar boyunca ve 11 Eylül'e kadar, İslami İran'ı ekonomik yönden boğmaya çalıştılar. Bu elitist şer güçleri, bunun işlemeyeceğini anlayınca, bütün zamanların en şeytani dehası olacak şeyle ortaya çıktılar: dünyayı İslam'a ve Müslümanlara karşı çevir, Müslümanları da birbirine karşı çevir. İşte bu yüzden Müslümanlar ve bütün dünya halen, 11 Eylül'ün ve artçı şoklarının doğurduğu sorunları yaşıyor.

 

11 Eylül hakkında pek çok gözlem ve bakış açısı bulunuyor. Bunlardan birine göre 11 Eylül'ün bostan korkulukları ve savaş çığırtkanları tümüyle görünmez oldu. Ne radyo-televizyon yayınlarında, ne medyada ne da başka bir kamusal forumda görülüyorlar. Adeta çoktan ölmüşler gibi. Bu kendi başına, bu tarihsel ve evrensel suç hakkında çok şey söylüyor. Her durumda, 11 Eylül başkalaşım geçirerek Arabistan'daki aşiret yöneticileri ve İsrail'deki ırkçı yöneticiler arasında bir siyasi balayına dönüştü; bunu, Trump Amerikası'nın tamamladığı, Riyad ve Tel Aviv arasındaki bir stratejik evlilik izledi.  Bu, siyaset dünyasındaki köşe kapmacalardan bir diğeri gibi görünebilir, ancak öyle değil. Şu anda aleni bir hal almış olan Suudi-İsrail birlikteliği hep vardı, ancak kapalı kapılar ardından yürürdü. İran'daki bağımsız ve gerçek anlamda İslami liderliğin Müslümanlara müşriklerle münafıkların el ele çalıştığını, dünyaya ise şirket-sınıf çıkarlarının Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık üstü olduğunu, bir başka deyişle Tel Aviv, Washington ve Riyad'daki yöneticilerin (aynı türden olan ötekilerle birlikte) tiranlık kardeşi olduğunu göstermesi kırk yıl sürdü: onların Yahudi, Hıristiyan ve İslami bağlılıkları, naif Yahudileri, naif Hıristiyanları ve naif Müslümanları aldatma amaçlıdır.

 

İslam Devrimi ve İran İslam Cumhuriyeti, barış, adalet ve eşitlik için nesilden nesile geçen mücadelesi boyunca, herkese, Siyonizm ve Yahudilik, emperyalizm ve Hıristiyanlık ve Suudizm ve İslam arasında ayrım yapan net bir bilinç ve işleyen bir zihin kazandırdı. Burada Britanya'nın – Avrupa'nın hasta adamının – üç alanın üçünde de – Amerika, İsrail ve Avrupa – hilebaz elinin olduğunu ve bugün de olmaya devam ettiğini belirtmeye değer. Fedakârlıklarla geçen 40 ilkeli yılın ardından, şehitler ve ulema, meçhul siviller ve meçhul askerler, bizim geri kalanımıza, Siyonizm'e karşı olan çok değilse de bazı Ortodoks Yahudilerin olduğunu öğretti; tıpkı emperyalizme karşı olan çok değilse de bazı dindar Hıristiyanların olması ve Suudi rejimine karşı olan bazı Müslümanların olması gibi. Siyasetin ışık geçirmez tabakaları ve gelenekçiliğin çok kalın tabakaları, destansı İslam Devrimi'nin/Cumhuriyeti'nin geçmiş yılları boyunca sergilenen mücadele ve fedakârlıklarla tersyüz edilmiştir.

 

Ana akım medya zaman zaman, istemeden, dünyanın yeniden şekillendiği ve bu değişimin arkasındaki kilit figürün Rusya lideri Vladimir Putin olduğu yönündeki yorumları sızdırıyor. Artık var olmayan KGB'nin eski bir görevlisi olan Vladimir Putin, çöken bir Sovyetler Birliği'nin mirasını aldı ve emperyalizmin geleceğinin olmadığını zekice gördü. Dünyanın yükselen güçleri, eski komünist veya pragmatik Çin ve İslami İran'dır. Bu yüzden bu perspektif dâhilinde konumlandı. Putin'in Rusya'sından ruh gıdası veya ideolojik motivasyon gelmiyor. Yalın bir ifadeyle Putin, siyasi rüzgarların nereden estiğini bilen zeki bir siyasetçi olduğunu gösterdi.

 

İdeolojik geleceğin gerçek anlamda başında olan kişi, adalet için ve umutsuzların umudu için verilen İslami mücadelenin lideri İmam Humeyni'nin mirasçısı olan İmam Hameney'dir. Hameney, şeytani Siyonizm'in ve insanlık dışı emperyalizmin titizlikle hazırlanmış cehennemî planlarının arkasındaki şeyi görebildi. Kendinize şu soruyu sorun: neden Siyo-Amerikan kitle medyası İran İslam Cumhuriyeti'nin liderine karşı her türlü makale ve yoruma yer verdi? Neden Rusya ve Çin liderlerine karşı aynı derecede nefret dolu programlar yayınlamıyorlar? Her ikisinin de nükleer silahları ve emperyalizme diz çöktürecek ekonomi kapasitesi var. Neden Kuzey Kore İbranice basında bir yıldız işaretinden ibaret? İslami İran'ın nükleer teknoloji geliştirebilir olduğu düşüncesi, ABD Kongresi, İsrail Knesset'i ve Suudi yönetici hanedanı içindeki kötücül politikacılar arasındaki yakınlaşmanın çekirdeğindedir. Rusya ve Çin'in her ikisinin de gelişkin nükleer silahlara ve silah sistemlerine sahip olduğu gayet iyi bilindiği halde bu onları, İslami İran'ın nükleer teknoloji elde etmesi ihtimali kadar rahatsız etmiyor.

 

O halde neden İsrail ve ABD, Suudi dalkavuklarıyla birlikte, İmam Hameney'in liderliğine karşı çalıştı? Onun İslam Cumhuriyeti'ndeki liderliği adalet prensipleriyle uyumlu olduğu için. Ve büyük resimde bu adalet prensipleri, Kutsal Topraklar'ın Siyonizm, emperyalizm ve Arap kayırmacılığı (nifak ve şirk) üçlüsünden kurtarılmasını gerektirdiği için. Eğer İslami İran'daki liderlik Kutsal Topraklar'ı sömürgecilerden kurtarma stratejisinden feragat edecek olsa, anında, insanlığın düşmanlarının, yani dünyanın yönetici sınıflarının lütfuna mazhar olurdu.

 

40 yıl önce başlayan ve 39 yıl önce başarılı olan büyük bir mücadele, süregiden bir mücadele, adanmış Müslümanların ve özgürlük, adalet ve haysiyet yanlısı insanların kalplerini kazanmıştır ve objektifliği, saygıyı ve hayranlığı hak etmektedir. İlk önce bunu kabul etmesi ve buna meyletmesi gerekenler, İslami hareketlerden olan Müslümanlardır. Ne yazık ki içlerinden bazıları Suudi bağışlarının etkisi altına girdiler ve Körfez tuzaklarına düştüler. Bildiklerimizden hareketle, bu İslami hareketlerden herhangi birinin, pek çok yönden ve bütün düzeylerde üstlerine gelecek aynı türden savaşlara maruz kalmaları halinde çökecek veya arkalarında bir iz bırakmadan yok olacak olduklarını söyleyebiliriz. Cezayir, Arabistan, Mısır, Libya, Fas, Suriye, Tunus ve Yemen'deki İslami hareketlere bakın. “Arap Baharı” diye adlandırılan şey, onların askeri tuzakların hiddetini değil, parasal cezbedicilik tuzağını bile anlayacak ve buna direnecek takate sahip olmadıklarının kanıtını sunuyor. Filistin'deki bazı adanmış Müslümanlar bunu sert tecrübelerle öğrendi. Ve derslerini gerçekten aldıklarını umuyor ve bunun için dua ediyoruz. Ve eğer İslam Devrimi, onun yetenekli lideri ve kavrayışı derin olan İmam Hameney olmasaydı, öğrenilecek bir ders de olmazdı.

 

Ve Allah, O'na yardım edenlere muhakkak yardım eder…  (Hacc:40).

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

www.medyasafak.net