Hizbullah, İran ve Hamas, direniş için yeni strateji arayışında

Hizbullah, İran ve Hamas, direniş için yeni strateji arayışında
Ancak hepsi bu değil, zira eksen, Suriye savaşı bittikten sonra İsrail’in Hizbullah’a savaş açacağını öngörüyor. Nasrallah birkaç vesileyle, farklı bir mücadele stratejisini tartıştı: Suriye’de eksenle birlikte savaşmış bütün grupları kullanmak istiyor. Yani, öngörülen savaşta Suriyeli, Afgan, Iraklı ve Pakistanlı savaşçıları Lübnanlı savaşçılarla bir araya getirmek istiyor.

 

 

 

Ali Haşim

 

 

Al-Monitor.com

 

 

Hamas'ın rakip Filistinli grup El Fetih'le uzlaşmayı ve Hizbullah'la ilişkisini sınırlamayı kabul etmesinden – ki bu anlaşma pek çok kişi tarafından İsrail'le barış müzakeresine başlamak için gerekli ilk adım olarak görülüyordu – yalnızca bir hafta sonra, Hamas'ın iki numaralı lideri, grubunun İran'la ve İsrail karşıtı "direniş ekseniyle" olan dayanışmasını güçlendirmek üzere Tahran'a gitti.

 

19 Ekim günü, başında Salih Aruri'nin bulunduğu bir Hamas heyetinin Tahran'a gerçekleştirdiği ziyaret, Filistin hareketini temsil eden, ötekiler gibi bir ziyaret değildi: bundan ziyade, son birkaç ayda yeniden canlanan ilişkide bir dönüm noktasını ifade ediyordu. Hareketin ve İran öncülüğündeki direniş eksenindeki eski-yeni müttefiklerinin ortaya koyduğu, yeni bir yolun çizildiğini ve yeni bir mücadele stratejisinin oluşturulduğunu ortaya koyan açık bir beyanattı.

 

Bu, Hamas'ın Batı Şeria'daki askeri operasyonlarının beyni olduğu bilinen Aruri'nin birkaç ay içinde Tahran'a yaptığı ikinci ziyaretti. Hamas'tan resmi bir kaynak Al-Monitor sitesine, heyetin İran'ın başkentindeki son gecesinde Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani ile görüştüğünü, kendisinin “İran'ın direnişe olan önceliğinin şimdi birinci öncelik olduğunu” vurguladığını bildirdi. Kudüs Gücü, İran İslam Devrimi Muhafızları'nın bir parçası.

 

Aruri ayrıca 1 Kasım günü Lübnan'da, son gelişmeleri tartışmak üzere Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'la bir araya geldi. Medyada yer alan bir açıklamada, "Her iki taraf da direniş hareketleri arasında kesişme sağlamayı ve Siyonist saldırılara karşı ve bölgede direniş hareketleri aleyhinde düzenlenen her türlü girişime karşı dayanışmayı vurguladı" ifadeleri kullanıldı. Bir başka deyişle Hamas ve Hizbullah, yeni Hamas liderliği altında, hiç olmadığı kadar yakın hale geliyor. Bu durum aynı zamanda, birkaç ay önce Katar otoriteleri tarafından ülkeden ayrılması istenen Aruri'nin şimdi Beyrut'ta bulunduğu yönündeki haberleri doğruluyor.

 

Dahası, Hamas kaynağına göre, “Hizbullah'la ilişkiler en iyi düzeyde ve Aruri ile Nasrallah arasında, ortak çıkarları ilgilendiren meseleler gündeme geldiği zaman bunları tartışmak üzere kurulmuş bir acil hat bulunuyor.” Kaynak, Al-Monitor sitesine, Suriye'deki savaşın sona yaklaştığını ve “geçmişteki bütün yanlış anlamaların bir tarafa bırakılmasıyla, Hizbullah ve [İran] İslam Cumhuriyeti'nin önceliklerinin Filistin direnişinin İsrail'e karşı savaşını desteklemek olduğunu ve bunun, bütün kapasitelerini direnişin hizmetine sunmak anlamına geldiğini vurguladıklarını” söyledi.

 

Altı yıldan beri, yani Suriye'deki ayaklanmanın başlamasından bu yana İran ve Hizbullah önceliklerini, Suriye'de ve daha sonra Irak'ta karşı karşıya oldukları varoluşsal tehdit olarak gördükleri şeye kaydırdı. Bu, Hamas'la, hareketin desteklemediği Suriye rejimi konusunda zıt kutuplarda ayrışmayla yan yana gitti. Bu durum harekete ve İslami Cihad gibi öteki müttefik hareketlere olan her türlü desteğin kesilmesi anlamına gelmedi, ancak verilen destek, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları örneğinde sınırlı oldu. Daha ileride iki taraf arasında köprü kurulmasında temel rol oynayan tugaylar, Hamas liderliğinde değişim için lobi faaliyeti yürüttü ve İran tarafına, müttefiki kuruluşların yürüttüğü medya kampanyasını durdurması için basınç yaptı.

 

Suriye savaşıyla geçen yıllar boyunca direniş ekseninin benimsediği ana anlatı, Suriye'deki savaşın “Suriye düşerse Filistin de düşeceği için” gerekli olduğu şeklinde oldu. Bu, İran ve Hizbullah yetkililer tarafından çeşitli vesilelerle pekiştirildi ve bazı muarızları – Lübnan Başbakanı Saad Hariri gibi – “Kudüs'e giden yolun” Suriye şehirlerinden geçip geçmediğini sorgulamaya davet edildi.  

 

Dahası, Nasrallah'ın 11 Aralık tarihli bir konuşmasında Suriye'deki savaştan bahsederken “kıtlık yılları” olarak tanımladığı şeyle meşgul olan direniş ekseni, İsrail'le mücadele için açık bir stratejiden yoksundu.

 

Nasrallah o gün, Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlenen bir mitingde yaptığı konuşmada ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı hakkında da konuştu. Strateji yokluğunu kabul ediyor gibi görünüyordu. Nasrallah, “Hepimiz açık ve birleşik bir strateji altında mücadele edebilecek şekildeki birleşik bir mücadele stratejisi oluşturalım” önerisinde bulundu.

 

Nasrallah, “Bu büyük mücadelede rollerin dağıtılacağı ve çabaların bütünleştirileceği pratik ve operasyonel bir plan geliştirelim. Biz Hizbullah olarak bu açıdan kendi sorumluluklarımızı tam olarak yerine getireceğiz” diye ekledi.

 

Nitekim Hizbullah Filistin'de üçüncü “intifada”yı açıkça destekliyor ve bu İsrail üzerindeki basıncın artmasına yol açacak, Netanyahu hükümeti karşısında yeni bir tehdit ve meydan okuma olacaktır. İsrail geçtiğimiz yıllarda bu gruptan gelen asgari tehditlerle uğraştı ve bu ona Filistinlilerin, hatta bizzat Hizbullah'ın zaafından yararlanma imkânı verdi. İsrail Suriye'de Hizbullah'la bağlantılı hedeflere hava saldırıları düzenlerken, Hizbullah'ın Suriye savaşına katılımı onun yanıt verme opsiyonlarını sınırladı ve dolayısıyla İsrail'e Suriye'de kendi oyun kurallarını koyma lüksü sağladı.

 

Şimdi Suriye'deki savaş direniş ekseni için başlıca mesele olmaktan çıkarken, Hizbullah yeniden Filistin toprakları içinde bir temel aktör haline gelme ve yeni angajman kuralları oluşturma arayışına giriyor. Bu yüzden, hem Suriye hem de Irak'ta radikal Sünni hareketlere karşı savaşma ya da onlara karşı savaşı desteklemenin yanında, direnç gösteren Suriye Devlet Başkanı Başkanı Beşar Esad'ı iktidarda tutma çabası içinde devlet dışı bir bölgesel oyuncu rolüyle geçen beş yıldan uzun sürenin ardından, İsrail'e karşı direnme önceliğini yeniden canlandıracaktır.

 

Bu açıdan Hizbullah'ın amacına ulaşmak için siyasi düzeyde ve medya düzeyinde yatırım yapması gerekecektir. Bunun yanında grubun retoriği muhtemelen, geride kalan yıllarda Suriye'deki çatışmanın doğası gereği siyasi güdümlü mezhepsel yönelimlerin hakimiyeti altında kaldıktan sonra, İslam birliğini vurgulayacak şekilde değişecektir. Al-Monitor sitesine isminin açıklanmaması şartıyla konuşan İranlı bir siyasi kaynak, hem Hizbullah'ın hem de Tahran'daki direniş ekseni liderliğinin “vazifelerini yerine getirdiğini ve çabalarının sonucunu görme arayışında olduğunu” söyledi. Kaynak, “Eğer insanlar İsrail'le mücadele etmeye karar verirlerse eksen onlara yardım edecektir; eğer bunu yapmazlarsa eksen, gerçeklikle, uygun anlatıyı yaratmak ve insanlara İsrail'le mücadele etmeleri için doğru araçları sunmak suretiyle yüzleşecektir” diye ekledi.

 

Ancak hepsi bu değil, zira eksen, Suriye savaşı bittikten sonra İsrail'in Hizbullah'a savaş açacağını öngörüyor. Nasrallah birkaç vesileyle, farklı bir mücadele stratejisini tartıştı: Suriye'de eksenle birlikte savaşmış bütün grupları kullanmak istiyor. Yani, öngörülen savaşta Suriyeli, Afgan, Iraklı ve Pakistanlı savaşçıları Lübnanlı savaşçılarla bir araya getirmek istiyor.

 

 

Çeviri: İlyas Halitoğlu

 

www.medyasafak.net