Rahibe Agnes: Kimyasal Silah Saldırısı Görüntüleri Sahte

Rahibe Agnes: Kimyasal Silah Saldırısı Görüntüleri Sahte
Suriye'de 20 yıldır yaşayan bir rahibe, Guta hadisesi ve Lazkiye katliamı hakkında önemli bilgiler ifşa etti. Russia Today'de yayınlanan bu röportajı önemine binaen tercüme ettik...

Rahibe Agnes: Kimyasal Silah Saldırısı Görüntüleri Sahte

 

6 Eylül 2013

 

Russia Today

 

Suriye'nin Kara şehrindeki Aziz James Manastırı'ndan Rahibe Agnes Mariam el-Salib, Russia Today'e verdiği röportajda Suriye'deki kimyasal saldırı iddiasıyla ilgili görüntülerin sahte olduğuna dair delilleri olduğunu söyledi. El-Salib, elindeki bulguları yakında BM'e teslim edeceğini de kaydetti.

 

20 yıldır Suriye'de yaşayan ve savaş mağduru ülkedeki hadiselerden aktif bir biçimde haber geçen Katolik rahibe Agnes, Ağustos ayında Guta'da yapılan kimyasal saldırının kurbanlarını yansıttığı söylenen video görüntülerini dikkatlice incelediğini ve bu görüntülerin gerçekliğini sorguladığını söylüyor.

 

Rahibe Agnes Russia Today ile yaptığı röportajda, bu kadar kısa süre içinde bunca görüntünün alınabilme imkanından duyduğu şüpheyi belirtiyor ve ölü olduğu söylenen çocukların ailelerinin nerede olduğunu sorarak raporunu BM'ye göndereceği sözünü veriyor.

 

Rahibe Agnes, aşırılıkçı isyancılar tarafından Lazkiye'de gerçekleştirilen ve kadın ve çocuklar dahil 500 sivilin öldürüldüğü katliama dünya medyasının göz yummasına da çok içerlemiş.

 

Rusya Dışişleri Bakanlığı uluslararası toplumu Rahibe Agnes Mariam el-Salib tarafından yapılan bu ifşaata kulak vermeye davet etti.

 

Russia Today: ABD, Doğu Guta'da yapılan kimyasal silah saldırısı iddiasına delil gösterilen internet fotoları ve video görüntülerini Suriye devleti aleyhine bir dava inşa etmek için kullandı. Bu dosyalara bakabildiniz mi? Bunlar hakkında ne söylemek istersiniz?

 

Rahibe Agnes: Kayıtları dikkatlice inceledim ve bunun hakkında kısa bir süre sonra bir analiz hazırlayacağım. Bütün hadisenin düzmece olduğu kanısındayım. Tüm bu mizansen, Suriye hükümetini hadisenin faili olarak gösterme amacıyla önceden sahnelendi.

 

Bunun en açık kanıtı Reuters'in bu görüntüleri kamuoyuna sabah saatiyle 6.05'te servis etmesidir. Guta'daki kimyasal saldırının sabah 3 ile 5 arasında yapıldığı söyleniyor. Üç saatten az bir süre içersinde bir düzine görüntüyü, 200'den fazla çocuğu ve 300 genci bir yerde toplamak, hepsine ilk yardım yapıp kameralı röportaj gerçekleştirmek nasıl mümkün olabilir? Bu gerçekçi mi hiç? Siz de haber sektöründe olduğunuz için tüm bunların ne kadar zaman aldığını iyi bilirsiniz.

 

Görüntülerde gördüğümüz çocukların ve gençlerin cesetleri kime aitti? Onlara ne olmuştu? Gerçekten de öldürülmüş müydüler? Ya da, eğer öldürülmemişler idiyseler nereden gelmişlerdi? Anne babaları nerede? Bütün o ölü olduğu varsayılan bedenler arasında niye bir tane kız çocuğu yoktu?

 

Bölgede hiç kimyasal madde kullanılmadığını söylemiyorum, elbette kullanılmıştı. Fakat ben şimdilerde saldırı kanıtı diye sunulan görüntülerin daha önceden hazırlandığında ısrar ediyorum. Bunları dikkatlice inceledim ve raporumu Cenevre'deki BM İnsan Hakları Komisyonu'na sunacağım.

 

RT: Yakınlarda Lazkiye ve civar bölgelerini ziyaret ettiniz, Lazkiye'de Nusra Cephesi tarafından gerçekleştirilen sivil katliamın görgü tanıklarından söz ettiniz. Bize bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

 

Rahibe Agnes: Herşeyden önce sormak istediğim şey şu, nasıl oluyor da uluslararası toplum Lazkiye'de Kadir Gecesi'nin sabahında, 5 Ağustos'ta yapılan ve çocuklar, kadınlar ve yaşlıların da dahil olduğu 500'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan bu barbar katliamı görmezden gelebiliyor? Hepsi boğazlanarak öldürüldü. Gösterilen barbarlık tüm sınırları aştı. Fakat uluslararası medyaya neredeyse hiçbir şey yansımadı. Galiba yalnızca The Independent'da tek bir kısa makale yayınlandı.

 

Bu köylere kendi delegasyonumuzu gönderdik. Adamlarımız hadise mahallerini incelediler, yerli halkla konuştular ve en önemlisi de katliamdan kurtulanlarla görüştüler.

 

Batı medyasının bu konuda niçin çifte standart gösterdiğini anlamıyorum. Hiç durmadan kimyasal silahın yol açtığı kitle katliamlarından söz ediyor fakat Lazkiye katliamı hakkında sessizliklerini sürdürüyorlar.

 

RT: Lazkiye'den kaçırılan sivillerin kaderi hakkında birşey biliyor musunuz?

 

Rahibe Agnes: Estreba köyünün tüm ahalisini katlettiler ve evlerini de yaktılar. El Khratta köyünden 37 kişi öldürdüler. Sadece 10 kişi kaçmaya başarabildi.

 

Toplam 12 Alevi köyü bu korkunç saldırılara maruz kaldı. Gerçek bir mezbahane gibiydi her yer. İnsanlar doğrandılar, başları kesildi. Bir kızın hızarla canlı canlı, evet canlı canlı parçalanmasını gösteren bir video bile var! Toplam ölüm sayısı 400'ü geçti, 150 ya da 200 insan rehin alındı. Sonra da bazı rehineleri öldürdüler ve ölümlerini kayda aldılar.

 

Şu an da esirleri aramakla meşgulüz ve serbest bırakılmaları için militanlarla pazarlıklarımız sürüyor. Fakat şimdiye kadar bunu başarabilmiş değiliz.

 

RT: Hıristiyanların militanlar tarafından infaz edildiklerine dair sıkça haberler alıyoruz. Daha iki gün önce halkının çoğu Hıristiyan olan Maalula'ya saldırı düzenlendi. Suriye'deki Hıristiyanlar ciddi tehlike altında mılar?

 

Rahibe Agnes: Suriye'deki herkes büyük tehlike altında. Müslüman din adamlarının kaçırılıp başlarının kesildiği de oldu. Hakarete uğramış ve işkence edilmişlerdi. İsmaililer, Dürziler, Hıristiyanlar, Suriye toplumunun her parçasından insanlar kitle katliamına tabi tutuluyorlar. Şunu söylemek istiyorum, eğer bu kasapların arkasında uluslararası destek olmasaydı kimse sınırı geçme cesareti bulamazdı. Fakat bugün, ne yazık ki Suriye'deki insan hakları ihlalleri ve soykırım, uluslararası düzeyde gizli tutulmakta. Uluslararası toplumdan Suriye'deki durumu büyük güçlerin belli bir grubunun çıkarları doğrultusunda değerlendirmeyi durdurmalarını istiyorum. Suriye halkı katlediliyor. Olabildiğince çok insan öldürme amacıyla silahlandırılıp Suriye'ye gönderilen taşeron katillerin kurbanı oluyorlar. Gerçek şu ki Suriye'nin her yerinde insanlar kaçırılıyor, işkence ediliyor, tecavüze uğruyor ve soyuluyorlar. Bu cinayetlerin her biri cezasız kalıyor çünkü büyük güçler egemen ülkeleri yıkıma uğratmak için uluslararası terörizmi kullanmayı seçmişler. Bunu başka ülkelere de yaptılar ve uluslararası toplum “artık yeter” demediği sürece de bunu yapmaya devam edecekler!

 

RT: Bazı hassas bilgileri elde etmeyi başardınız. Militanların aleyhine olan bazı belgeleri elinde tutan biri olarak, bu durum hayatınızdan endişe etmenize neden olmuyor mu?

 

Rahibe Agnes: Haklısınız. Sürekli tehdit ediliyorum. Beni itibardan düşürmeye çalışıyorlar. Mesela yakında Fransızca yayınlanacak olan bir kitapta insanları öldüren bir cani olarak tasvir ediliyorum. Fakat her inanan, her şeyden önce ve herşeyden çok kendi vicdanına ve Tanrı'ya olan inancına güvenmelidir. Bu onun masum hayatları kurtarmasına yardım edecektir. Kendi hayatım hakkında fazla endişem yok. Hayatım, bedeni adil olmayan bir şeyi meşru göstermek için kullanılabilecek olan bir Suriyeli çocuğunkinden daha değerli değil. Bu tarihte işlenmiş en büyük cinayet.

 

RT: Siz bu trajedinin son bulacağına ve Suriye'nin, etnik ve dinsel kimliği ne olursa olsun tüm Suriyelilerin vatanı olarak kalacağına inanıyor musunuz?

 

Rahibe Agnes: Ben kendim bir Suriyeli değilim fakat 20 yıldır bu ülkede yaşıyorum. Herkese Şam'ın (Dimeşk) dünyadaki en kadim başkent olduğunu hatırlatmak isterim. Suriye'nin medeniyetin beşiği olduğunu hatırlatmak isterim. Suriye'de gerçekleşen hadiselerden herkes ders çıkarmak zorunda. Politik olmaktan çok varoluşsal anlamda diyorum bunu. Tanrı'nın yardımıyla Suriye halkının metanetini sürdüreceğine, yaralarını tedavi edeceğine ve bütün teröristleri ve paralı askerleri dışarı atacağına eminim. Suriye'de tekrar barışın geleceğine inanıyorum. Fakat bunun için uluslararası toplumun desteğine ihtiyacımız var.

 

Çev: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

medyasafak.com