Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (4)

Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (4)
Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

Nasrtv.com

 

1968'de Yemen'de dünyaya gelen İsam el-İmad, Suudi Arabistan üniversitelerinde tahsil görmüş ve Bin Baz gibi önde gelen Selefi ulemasından ders almış bir Vahhabi âlimi iken, Şia ile tanışmasının ardından bu mezhebe geçmişti. 1989 yılından beri Kum'da tahsilini sürdüren Dr. İsam el-İmad pek çok kitap kaleme almış önemli bir muhakkiktir.

 

Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

 

 

16. mesele: Apaçık bir Ehl-i Beyt düşmanlığı örneği!

 

 

Bismillahirrahmanirrahim. Salat ve Selam Allah'ın Rasulüne ve onun tertemiz Âl'ine olsun. Önemli bir noktaya geldik. Bu bölümde, gizli nasıbiliğin (Ehl-i Beyt düşmanlığı) sinyallerini bize veren bir takım problemleri zikredeceğiz. Vahhabi olduğum günlerde ben ve aynı akideyi paylaştığım dostlarım farkında olmadan Âl-i Muhammed'e (s.a.a) düşmandık. İbn Teymiyye'nin açık bir şekilde Ehl-i Beyt düşmanı olduğunu elbette söylemiyorum. Ancak şunu açıkça söyleyebilirim ki İbn Teymiyye nasıbi idi. İmam Zehebi'nin "Muhammed (s.a.a) Âl'ine nefret besleyen kişi hiç fark etmeden nasıbilik yoluna girmiştir" sözü ile, gerçekler su yüzüne çıkıyor. 

 

Hz. Fatıma'nın çocuklarını yetiştirmesi konusunda gelmek istiyorum. Vehhabi âlim Zahir Şah diyor ki: "Fatıma (a.s) İmam Hüseyin'i kötü terbiye etti (Allah'a sığınırım)! Hz. Fatıma İmam Hüseyin'e İslam'ın sembollerine saygısızlık etmeyi öğretti! Peygamber'in (s.a.a) 'On iki halife size hükmettikçe din her zaman aziz ve ayakta kalacaktır' hadisinde söz ettiği 12 imamdan 5'incisi olan seyyidimiz efendimiz İslam halifesi Muaviye'nin oğlu, 6. imam seyyidimiz efendimiz müminlerin emiri Yezid geldiğinde Hüseyin onun imametine karşı çıktı ve helak oldu. Ancak asıl sorun, Hüseyin'den değil, Fatıma'nın onu yetiştirmesinden kaynaklanıyordu. Fatıma, oğullarına İslam liderlerine saygısızlık etmeyi öğretti!" (Allah'a sığınırım, hâşâ sümme hâşâ!)

 

Bu dehşet verici sözlerin akabinde Dr. Betul el-Vahhabi ve Dr. Halid Şevkani'nin  yorumlarına bakalım: Diyorlar ki, "Fatıma oğullarını kötü bir terbiye ile eğitti. Bu sebeple o vefat ettikten sonra, Hasan ve Hüseyin'in soyları kötüleşerek 'savaş isteyenler' adı ile anıldılar. Yeryüzünde bozgunculuk çıkardılar, büyük İslam devletleri olan Emevi ve Abbasi hükümetleri için kriz sebebi oldular. Eğer Fatıma ve soyu olmasaydı Amerika, Avrupa, Hindistan, Çin dahil tüm dünya İslam topraklarına dahil olurdu. Ancak Muhammed'in (s.a.a) zürriyeti Fatıma (a.s) tarafından kötü terbiye edildiği için, İslam halifeliğine talip oldular. Fatıma, İslam'ın efendisi ve Rasulullah'tan sonra yaratılmış en faziletli insan olan birinci halife Ebubekir'e kötü davrandığında, Hasan ve Hüseyin'in nesline kötü örnek oldu. Böylece Peygamber'in soyu zamanlarının imamlarına karşı çıkarak bozgunculuk yaptı. Allah ise onları helak etti." (Allah bunları söyleyenlere lanet etsin! Medya Şafak)

 

Allah'tan korkun! Bu düşmanca sözler Nasıbilik alameti değil midir? Fatıma (a.s) ve zürriyetini İslam'ın yüz karası gibi göstermek Ehl-i Beyt düşmanlığı değil midir? Ben bunun yorumunu değerli takipçilerimize bırakıyorum.

 

 

17. mesele: Başka bir Ehl-i Beyt düşmanlığı örneği daha...

 

 

Vehhabi metodunda eğitim konusuna gelelim. Vehhabi âlimleri çok küçük yaştan itibaren bizi eğitmeye başlayarak bu inancı bize aşıladılar. Tıpkı bir ağaç gibi yaş iken eğitilen bizler, Ömer Kasidesi denen bu şiiri Kur'an-ı Kerim öğrenir gibi ezberliyorduk:

 

Bir söz söyledi Ömer Ali'ye

 

Onu dinleyene duyur ve söyleyenini büyüt

 

Biat etmez isen yakarım evini, kimseyi bırakmam orada

 

O evde Mustafa'nın kızı olsa da

 

Bunu Ebu Hafs'tan (Ömer) başkası söyleyemez

 

Adnan kabilesinin kahraman ve hamisi olan Ali'ye

 

 

Allah'tan korkun! Bu düşmanlık değil midir? Biz bununla gurur duyuyor ve "Efendimiz Ömer bin Hattab'ın cesareti fitne evini yıkacak kadar büyüktü" diyorduk. Sahabelerin Sakife'de (Hz. Rasulullah'tan sonra halifenin seçildiği yer) İslam'ın geleceği için bir araya geldiğini öne sürüyorduk. Ne var ki, Muhammed (s.a.a) daha defnedilmemişti. Sahabe, İslam'ın Rasulullah'ın naaşından daha önemli olduğunu söylüyordu. Bize göre Fatıma (a.s) ve sefihler (Allah'a sığınırım) Fatıma'nın evinde toplanmıştı. Ali, Hasan ve Hüseyin (a.s) bu evde toplanmıştı. İslam'a komplo kurmak üzere toplanmışlardı! Asla halife olamazlardı. Öyleyse iki seçenek vardı,  ya bu eve saldırılacaktı -çünkü bozgunculuk vardı-, ya da iç savaş çıkacaktı. Biz de diyorduk ki, hâşâ Fatıma eksik akıllıdır ve dini eksiktir! Çünkü o bir kadındı! Eğer Fatıma eşi ve oğullarının evinde toplanmasına izin verdiyse, İslam'a karşı savaş ilan etmiştir! Bunun akabinde İslam biter. Bize göre halife, İslam'ın geleceğini düşünüyordu, Ali ise  İslam'ın tacını nasıl giyeceğini düşünüyordu!

 

Allah'a yemin olsun ki, biz hepimiz Ehl-i Beyt düşmanıydık! Ben nasıbi olduğumu ancak Vehhabiliği terk ettikten sonra anlayabildim. Dünyanın neresinde olursa olsun, Selefi bir kardeş gelip bana sorarsa, evet nasıbi olduğunu söylerim. Bu akideyi benimsemiş biri maalesef kendi hastalığının farkında değildir. Bu yüzden İbn Teymiyye'nin metodu hakkındaki bakış açımızı tekrar gözden geçirmemiz ve yeni bir dünya görüşü kazanmamız gerekiyor.

 

 

Çev: Merve Soydaş Gök

 

 

www.medyasafak.net