Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (12)

Dr. İsam el-İmad: Selefiliğe 100 soru (12)
İbn Teymiyye bu konu hakkında şu yorumda bulunuyor: "Çünkü bu kişiler, Tevrat ve İncil'de Ahmed'den sonra bahsi geçen 12 büyük ve ulu kişinin (Hz. İsmail’in 12 büyük kişinin babası olacağı bahsinin geçtiği bölüm; ünlü oryantalist Louis Massignon bu Tevrat ayetine dayanarak İslam’ın Hıristiyanlarca sahih bir gelenek olarak görülmesi gerektiğini söyler; Medya Şafak), Rafızilerin imamları olan 12

 

 

Nasrtv.com

 

 

1968'de Yemen'de dünyaya gelen İsam el-İmad, Suudi Arabistan üniversitelerinde tahsil görmüş ve Bin Baz gibi önde gelen Selefi ulemasından ders almış bir Vahhabi âlimi iken, Şia ile tanışmasının ardından bu mezhebe geçmişti. 1989 yılından beri Kum'da tahsilini sürdüren Dr. İsam el-İmad pek çok kitap kaleme almış önemli bir muhakkiktir.

 

Medya Şafak olarak, Nasr TV'de yayınlanmış olan "Selefiliğe 100 Soru" programlarının tam çevirisini sırayla sunuyoruz.

 

 

 

39. ders: Hasan el-Benna: Şia fıkhı İslam kütüphanelerini zenginleştirdi

 

Bismillahirrahmanirrahim, salat ve selam Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.a.) ve O'nun tertemiz Âl'ine olsun.

 

Vehhabi olduğumuz günlerde yüzleştiğimiz problemlerden biri de İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s.) mezhebinin tarihi meselesiydi. İmam Sadık'ın mezhebinin hurafe olduğu iddiasını ilk ortaya atanlar, Abdullah b. Sebe meselesini icat eden kişilerdir. Selefi kardeşlerimden Abdullah İbn Sebe konusuna bir kez daha göz atmalarını rica ediyorum. Çünkü bu konu, çok tehlikeli bir meseledir.

 

Ahmed el-Hicri'nin meclisinde İmam Ali (a.s.) hakkında yerici konuşmalar yaptığımız günlerde, İmam Ali'nin (a.s.) Abdullah İbn Sebe'nin elinde bir piyon halini aldığını zannediyorduk haşa! Bazı Şii kardeşlerimizin Muhammed Abdulvehhab'ın Mr. Hempher'in elinde piyon olduğunu düşündüğü gibi (el-İmad, Mr. Hempher'in “Hatıralar” kitabının uyduruk bir metin olduğuna inanmaktadır; Medya Şafak) biz de İmam Ali'nin İbn Sebe, yani Yahudi elinde alet olduğunu zannediyorduk! (Pek çok muhakkik âlime göre esasında İbn Sebe tamamen hayal ürünü bir şahsiyettir; Medya Şafak.) Bu tasavvur, bizim İmam Ali'yi kötülememizin en büyük sebeplerinden biriydi. İmam Ali'nin mezhebinin, Abdullah b. Sebe ile ittifak halinde İslam'ı içerden vurmayı hedeflediğini düşünüyorduk şuursuzca!

 

Selefi kardeşlerime şunu sormak istiyorum, madem Hz. Ali'nin hilafeti meselesini ilk ortaya atan Abdullah b. Sebe'dir, öyleyse Hz. Fatıma'yı kim harekete geçirdi? Fatıma (a.s.) ki Abdullah b. Sebe'den çok daha önce ilk halifenin hilafetine karşı çıkmıştı. Seyyide Fatıma Ebubekir'e karşı çıktığında, O'nu Abdullah b. Sebe mi kışkırtmıştı? İmam Ali'yi Abdullah İbn Sebe'nin kışkırttığını söylüyorsunuz ya, peki Muhammed'in (s.a.a) kızı Fatıma Ebubekir'e öfkelendiğinde O'nu da mı İbn Sebe kışkırtmıştı diyeceksiniz?

 

Selefi düşüncesinin problemini özetleyen bir cümle zikredeceğim. Bazı Selefi kardeşler diyor ki, "Biz Caferi mezhebinin tedvin ve tarihini Abdullah b. Sebe meselesinden uzak tutarak okusaydık, İbn Teymiyye'nin metodundan çıkardık." Ben de diyorum ki, ey cemaat Allah'tan korkun! İbn Teymiyye'nin yöntemini terk edin!

 

Vehhabi iken, Suudi biri bana gelip İmam Ali, Hasan ve Hüseyin (a.s.) hakkında filmler yapılacağını söylediğinde, ona "yani Abdullah b. Sebe'nin filmi olacak" demiştim! Niçin bunu söyledim? Çünkü Vehhabi metodu, bizim Ehl-i Beyt mezhebinin Yahudi komplolarına dayalı bir mezhep olduğunu söylememizi istiyor.

 

Abdullah b. Sebe hakkındaki çalışmalarımızı tekrar gözden geçirmeliyiz. Eğer bu hususta bakış açımızı yenilemezsek, İmam Ali'yi karalamaya devam etmekten kurtulamayız. Bununla da yetinmeyip, Ehl-i Beyt mezhebinin tedvin ve tarihi ile bu mezhep hakkında bilgileri karalamaya devam ederiz. Çünkü Suudi Arabistan'ın resmi zihniyeti Siyonizm fikrinden yola çıkıyor ve bu fikir,  Abdullah ibn Sebe'nin Ehl-i Beyt mezhebini kurduğunu söylüyor.

 

Abdullah b. Sebe, sizin Ebu Zehra'nın, Şeyh Muhammed el-Gazali'nin hatta Dr. Yusuf el- Kardavi'nin sözlerini anlamanıza engel değildir. Karadavi, İmam Sadık'ın (a.s.) mezhebinin İslam mezhebi olduğunu söylüyor.

 

Abdullah b. Sebe, Şeltut'un "Ehl-i Beyt mezhebi İslam'ın beşinci mezhebidir" sözünü anlamayı da yasaklamıyor. Bu durum, Abdullah b. Sebe konusunun tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ezher imamı Muhammed el-Medeni, "Şia mezhebi, İslam mezhebidir" diyor. Hasan el-Benna da, "Şia fıkhı, İslam kütüphanelerini zenginleştirdi" ifadesini kullanıyor.

 

Bir diğer Müslüman Kardeşler Hareketi lideri Şeyh Ömer Tilmisani, "Zikriyat la Muzekkerat" (Yazılmamış Hatıralar) kitabında ve Zeynep Gazali, hayatını anlattığı eserinde On İki İmam mezhebinden etkilendiklerini belirtiyorlar.

 

İmam Benna, Şia'nın İslam fıkhı üzerinde etki sahibi olduğunu söylüyor. Hasan el-Benna, bu sözlerinden dolayı Selefilerin karalamalarına maruz kaldı. Çünkü On İki İmam mezhebini övmüş ve Daru't-Takrib Cemiyetine (Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu) katılmıştı. Siz, Abdullah İbn Sebe meselesinden uzaklaşmadıkça Daru't-Takrib'i de anlamayacaksınız.

 

 

40. ders: Vehhabi iken İmam Mehdi'ye (a.s.) lanet ederdik!

 

 

İslam dünyasında tartışmalara konu olan bir meseleden daha bahsetmek istiyorum. Biz Vehhabi İslam Enstitülerinde eğitim gördüğümüz günlerde, mütemadiyen Muhammed bin Hasan el-Askeri'ye (İmam Mehdi) (a.s.) lanet okuyorduk! Bu, günümüzde de devam ediyor. Vehhabilerin kurucusu olduğu "Sirdab" (Mahzen) adında bir internet sitesinde, günde14 saat boyunca İmam Muhammed bin Hasan el-Askeri'ye lanet okunuyor! Muhammed bin Hasan el-Askeri'ye yaptıklarınız yüzünden Allah'tan korkun!

 

Ben de eskiden bu hatalara düşerek, İmam Mehdi'nin hiç doğmadığını savunuyor ve güya var olmayan Mehdi'ye (Allah'a sığınırım) lanet olsun diyordum! Ancak şimdi kati bir şekilde, Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin (a.s.) doğmuş ve yaşamış bir imam olduğunu ve bunun deliller ile ispat edildiğini vurgulamak istiyorum. Tüm noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, İbn Teymiyye'nin sözleri ile hakikati gün yüzüne çıkarıyor. Benim Muhammed bin Hasan el-Askeri'ye (a.s) ilk ulaşmamın müsebbibi İbn Teymiyye'dir. Fatıma Zehra (a.s.) ve İmam Ali'nin (a.s.) açık bir şekilde karalamalara maruz kaldığı "Minhac es-Sünne" kitabında, İbn Teymiyye konu hakkında çok tehlikeli sözler sarf ediyor.

 

Öte yandan İbn Teymiyye kitapta İmam Muhammed el-Askeri (a.s.) hakkında birkaç noktaya vurgu yapıyor. Bu noktalardan ilkinde İbn Teymiyye, kendi zamanında İslam'a giren birçok Yahudi ve Hristiyan'ın önce Sünni mezhebini benimsediklerini, ardından On İki İmam Mezhebine geçtiklerini belirtiyor. İbn Teymiyye bu konu hakkında şu yorumda bulunuyor: "Çünkü bu kişiler, Tevrat ve İncil'de Ahmed'den (Muhammed s.a.a.) sonra bahsi geçen 12 büyük ve ulu kişinin (Hz. İsmail'in 12 büyük kişinin babası olacağı bahsinin geçtiği bölüm; ünlü oryantalist Louis Massignon bu Tevrat ayetine dayanarak İslam'ın Hıristiyanlarca sahih bir gelenek olarak görülmesi gerektiğini söyler; Medya Şafak), Rafızilerin imamları olan On İki İmam olduğunu düşünüyor ve Sünni mezhebini bırakıp Ehl-i Beyt mezhebine geçiyorlar."

 

İbn Teymiyye başka bir yerde ise şu sözleri kullanıyor, "Hiç şüphe yok ki Mehdi (a.s.), Hz. Fatıma ile Hz. Ali'nin evlatlarındandır ve On İki İmam hadisinde haber verilen imamların sonuncusudur." Çünkü Nebi'ye (s.a.a.) "Mehdi kimdir?" diye sorulduğunda, "Mehdi, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak olandır" cevabını veriyor. Bunun üzerine, "Ey Rasulullah, Mehdi'den sonra ne olacak?" diye sorulduğunda, Rasulullah (s.a.a.) "Sonra el-herc ve'l-merc (kargaşa) gelecek" diyor. Başka bir hadiste de, Rasulullah'ın (s.a.a.) 12 halifeden bahsetmesi üzerine, "Ey Rasulullah, 12 imamdan sonra ne olacak?" diye soruluyor. Rasulullah da, "El herc ve'l merc (kargaşa) başlayacak" buyuruyor.

 

Bahsi geçen iki hadisin ilkinde İmam Mehdi'den (a.s.) sonra kargaşa çıkacağı, ikincisinde ise On İki İmam'dan sonra kargaşa çıkacağı haber veriliyor. Bu durumda İbn Teymiyye, İmam Mehdi'nin (a.s.) Hz. Fatıma'nın evladı ve 12 imamın sonuncusu olduğunu kabul ediyorken, söz konusu Mehdi'nin Muhammed bin Hasan el-Askeri olduğuna niçin milyonda bir dahi ihtimal verilmiyor? Milyonda bir ihtimal verseydiniz lanet etmeyi keserdiniz. Şayet meselenin başında Mehdi, Fatıma (a.s.) ile Ali'nin (a.s.) evladı, On İki İmamın sonuncusu değildir deseydiniz, Muhammed bin Hasan el-Askeri'yi reddettiğiniz vakit size söyleyecek sözümüz kalmazdı. 

 

 

41. ders: Selefiler de Hz. Mehdi'nin 12. İmam olduğunu kabul ediyorlar

 

 

Selefi kitaplarında, İmam Muhammed bin Hasan el-Askeri'ye (Mehdi) (a.s.)yöneltilen karalamalar ve suçlamalar mevcuttur. Benim bu konuda bir kaç sözüm var. Biz bu günden sonra doğacak olan bir Mehdi inancından bahsetmiyoruz. Aksine, on birinci imam Hasan el-Askeri'nin oğlu, on ikinci imam Muhammed bin Hasan el-Askeri'den söz ediyoruz. Vehhabi düşüncesinin bu konudaki problemi, İmam Mehdi (a.s.) ile Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin farklı kişiler olduğunu düşünmeleridir. Ben, buna itiraz ediyorum. Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin (a.s) İmam Mehdi olduğu delillerle sabittir. Peki nedir bu deliller? Öncelikle 60'tan fazla Vehhabi âlimin bu konuda fetvaları bulunuyor.

 

Selefi düşüncesine sahip olan Şeyh Osman Hamis ile birlikte, Şeyh Hişam el-Qutayt'ın düzenlediği "Zilzal" (Deprem) adı verilen münazaralara katılıyorduk. Orada, 12'inci imam olan İmam Mehdi'nin (a.s.) Vehhabi kitaplarında açıklandığı bahsi geçti. 60'tan fazla çağdaş Vehhabi âlim, On İkinci İmam'ın Mehdi (a.s.) olduğu fetvasını vermiştir. Ancak bu âlimler, söz konusu Mehdi'nin Muhammed bin Hasan el-Askeri (a.s.) olduğunu kabul etmiyorlar!

 

Bu âlimlere Allah'ın hakkı için sormak istediğim bir soru var. Sizler, Mehdi'nin (a.s.) 12'inci İmam olduğunu ve Hz. Fatıma ile Hz. Ali'nin evlatlarından, yani İmam Hüseyin'in (a.s) soyundan dünyaya geldiğini kabul ederken, bu Mehdi'nin yine Hz. Hüseyin'in evlatlarından dünyaya gelen Muhammed bin Hasan el-Askeri (a.s.) olabileceğini niçin ihtimal dahilinde saymıyorsunuz? Ben hakikat arayışı içerisindeyken, Muhammed bin Hasan el-Askeri'nin bilinen özelliklerinin 12'inci İmam Mehdi ile aynı olduğu gerçeği ile karşılaştım.

 

Mısır'ın büyük âlimlerinden Allame Said Eyyub; Tevrat, İncil ve Kur'an-ı Kerim hakkında tahlillerde bulundu ve hayatının sonuna kadar Sünni mezhebini benimsedi. Ancak Mehdi (a.s.) hakkında şunu söylemekten çekinmedi, "Allah'a şahitlik ederim ki, semavi kitaplar tıpkı Muhammed bin Abdullah'ı (s.a.a) müjdeledikleri gibi, Muhammed bin Hasan el-Askeri'yi (a.s.) de müjdeliyor." Bunlar İbn Teymiyye'nin sözlerinin teyididir. Tevrat'ta, 12 İmamın son alameti olarak "Tinnin" zikredilir. Tinnin, kutsal inanışta büyük bir devlettir. Bu devlet, evlere saldırıp kadınları sorguya çeker. Sünni İslam tarihçisi İbnu'l-Esir'in "Tarih-i Kâmil" kitabında, Abbasi halifesi Mutemid'in İmam Hasan el-Askeri'nin evine saldırıp, eşini sorguya çektiği bilgisi yer alıyor.

 

Diğer yandan, semavi kitaplarda sonuncu İmamın annesi hakkında bir alamet bulunuyor. Allame Said Eyyub, buna da işaret ederek diyor ki, "Son İmamın annesi de, Mehdi'nin (a.s.) alametlerinden biridir. Tevrat'ta 'İlkinin annesi, en çok çocuğu öldürülendir' ifadesi geçiyor." Sonra diyor ki, "Mekatil et-Talibin kitabında yaptığımız araştırmalarda, Tevrat'ta ifade edilen 'ilkinin annesi' tabirinin karşılığının Fatıma, sonuncunun annesinin ise, Nergis (Hz. Mehdi'nin annesi) olduğunu gördük."

 

Sonuç olarak tüm ipuçlarını bir araya getirdiğimizde, taşlar yerine oturuyor ve İmam Mehdi'nin (a.s.) Muhammed bin Hasan el-Askeri olduğu gerçeği ile baş başa kalıyoruz.

 

 

Çeviri: Merve Soydaş

 

www.medyasafak.net