Dr. Hüseyin Şeyhülislam’la söyleşi: Direniş bölgede caydırıcılık yarattı / Direniş hücreleri nasıl oluştu?

Dr. Hüseyin Şeyhülislam’la söyleşi: Direniş bölgede caydırıcılık yarattı / Direniş hücreleri nasıl oluştu?
"1982’de Hizbullah oluşum halindeydi. Emel hareketinde Şiilerden ve diğer taifelerden müminler, gece namazı kılanlar da, içki içenler de vardı. O dönemde daha dindar ve omurgalı olanlar, İran İslam Devrimi’ni model alan bir örgüt kurma kararı aldılar."

 

 

Direniş bölgede caydırıcılık yarattı

 

 

Dr. Hüseyin Şeyhülislam'la söyleşi

 

 

Basirat.ir

 

 

 

“Direniş”, İslam Devrimi Liderinin İmam'ın kabrinde yaptığı son konuşmada açıkladığı anahtar kelimelerden biridir. Direnişi ve onun bölgesel koalisyonlar kurmadaki rolünü İslami Şura Meclisi'nin eski Uluslararası İlişkiler Genel Müdürü ve uluslararası ilişkiler analisti Dr. Hasan Şeyhülislam'la konuştuk.

 

 

- İslam Devrimi Liderinin İmam'ın kabrinde yaptığı son konuşmada söz konusu ettiği Direniş Teorisini dikkate alarak bölgede Direniş Çekirdeklerinin oluşumundan söz eder misiniz?

 

-  Direniş, İslam dininde var olan bir olgudur ve onun bu dönemdeki sembolü de ortaya koyduğu duruşu ve direnişi İslam Devrimi'ni gerçekleştiren İmam Humeyni'ydi. Direnişin iki boyutu vardır. Biri halk direnişi, diğeri ise Direniş örgütü adıyla tanıdığımız direniştir. Halk direnişi, İslam Devrimi sırasında tanık olduğumuz şeydir. Milyonlarca insan meydanlara çıktı; tank, top, makineli tüfek artık işe yaramaz oldu, halkın bu çıkışı ilahi bir motivasyonla ve belirli bir hedefe yönelikti. İmam Humeyni'nin bu halkçı olguyu dış politika alanında ilk söz konusu ettiği yer Filistin ve Kudüs meselesiydi.

 

İslam Devrimi'nden sonraki ilk ramazan ayında yani 1979 yılının ağustos ayında, ramazan ayının son cumasında halkın meydanlara çıkması kararlaştırıldı. İmam Humeyni bu hareketi Mekke'de Müşriklerden Beri Olma Yürüyüşü adı altında tüm İslam dünyasına gösterdi. Filistin İntifadası, 1988'de Mekke'de Müşriklerden Beri Olma Yürüyüşüne katılan hacıların katledilmesinin etkisiyle bu katliamdan bir yıl sonra gerçekleşti. Bunun sebebi de İmam'ın o yıl Allah'ın evini haccedenlere gönderdiği mesajdı. Bu, çok önemli bir mesajdı, çünkü bu İmam'ın son ayrıntılı mesajıydı. Bu mesajda 598 sayılı BM kararından, Amerikalılardan bahsediliyordu. Bu mesajın bir bölümü de Filistin'le ilgiliydi. O yıl henüz intifadanın adı yoktu; ama yaklaşık 12 ay sonra Filistin ayağa kalktı. Bu, bizim müşriklerden beri olma yürüyüşünden esinlenmişti ve bu İslam Devrimi'nin ilerlemesinin bir örneğidir.

 

- Direniş gruplarının oluşumu ve örgütlenmesi nasıl oldu?

 

- Direniş örgütleri çok önemli bir meseledir, bugün onların toplamı, Direniş Cephesi veya Ekseni olarak tanımlanıyor. 1982'de Hizbullah oluşum halindeydi. Emel hareketinde Şiilerden ve diğer taifelerden müminler, gece namazı kılanlar da, içki içenler de vardı. O dönemde daha dindar ve omurgalı olanlar, İran İslam Devrimi'ni model alan bir örgüt kurma kararı aldılar. Düşünsel açıdan tamamen insicamlı bir hale gelince İran'a geldiler, tartıştılar ve düşünceleri tamamen birleşti. Sonra 8 kişi İmam'ın yanına gitti. Seyyid Abbas Musevi, (Daha sonra Hizbullah'ın genel sekreterliğini de yapan Seyyid Abbas Musevi de onların arasındaydı ve tabii o sırada henüz Hizbullah kurulmamıştı.) görüşlerini açıkladı. O, büyük bir şevkle size biat ediyoruz demek istiyordu. İmam, ise bütün bu söylenenler çok önemli değil, siz bundan sonra İsrail'i ortadan kaldırmalısınız dedi.

 

- İmam hangi perspektifle bu direnişçi gruptan uyduruk siyonist rejimi yok etmek için çaba göstermesini istedi?

 

- İmam'ın sözünün özü şuydu: Tüm istikbar dünyasının siyonist rejimi desteklediği doğrudur. Ama onların tamamı Şah'ı da destekliyordu ve İran halkı Şah'ı ortadan kaldırdı. Şah'ın bu bölgede sahip olduğu bir şeye İsrail sahip değil. İmam, aslında bu konuşmasında sözlerini delillendirmek istemişti. Sözlerine şöyle devam etti: Siz neden siyonist rejimi yok edebilirsiniz; çünkü Şah bu bölgede 2500 yıllık şahenşahlık geçmişine ve köklerine sahipti; ama siyonist rejimin bu bölgede kökü yoktur ve siz onu yok etmelisiniz. Siyonist rejim bölgede zulmün, işkencenin, cinayetin sembolüdür. Bulundukları yerler ve evler onlara ait değildir. Oranın asli sahiplerini yerlerinden sürüp oraya geldiler ve şimdi onları eziyorlar. Bu da zulmün nihai noktasıdır. Bence Kudüs Günü'nde halk meydanlara çıkmalı ve bu zulme karşı olduğunu göstermelidir. Bunlar ise silahlanıp direnmek, bir örgüt kurmak ve bu zulmün kökünü kazımak istiyorlardı. Bu işi de yapabileceklerine inanıyorlardı.

 

1948 yılında Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 72'si, işgal edilmiş ve Filistinlilerin yarısı da kendi evlerinden ve yurtlarından sürülmüştü. 1967 yılında Filistin'in geri kalanı, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleriyle birlikte siyonistlerin işgaline uğradı. Onlar, 1982'de Beyrut'a kadar geldiler. İşte o dönemde Beyrut'un girişinde Seyyid Abbas Musevi ve arkadaşları Siyonistlerle savaştılar; ancak onların kenti işgal etmesini önleyemediler. Çünkü siyonistler Merkava tanklarıyla gelmişlerdi, onlar ise sadece basit silahlara sahipti. İşte burada Hizbullah şekillendi, Siyonistlerle savaşarak onları Beyrut'tan kovdu. İsrailliler Beyrut'a kalmak için gelmişti. Onlar Beyrut'tayken Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya da Beyrut'a güç göndermişti. Bu, sizi sadece siyasi olarak değil askeri olarak da destekliyoruz anlamına geliyordu. Filistinlilerin sığındığı Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında binlerce Filistinli İsrail'in destekçisi Falanjistler tarafından katliama uğratıldı. Ariel Şaron da güç gösterisinde bulunmak için şahsen geldi ve onlara son darbeyi vurdu. Ondan sonra Hizbullah, işgalcilerle savaştı ve onları Beyrut'tan kovdu.

 

- Lübnanlı ve Filistinli direnişçiler siyonist rejim karşısında hangi zaferleri kazandılar?

 

- 2000 yılında Direniş güçleri ve Lübnan ordusu, siyonistlere karşı zafer kazandı ve Güney Lübnan'ı işgalden kurtardı. Bu en büyük zaferlerden biriydi. 2005 yılında Gazze kurtuldu. 2006'da siyonist rejim Hizbullah'ı teslim alabilmek için 33 gün boyunca Lübnan'a saldırdı; ama bunu başaramadı. 2008'de Gazze'yi 22 gün boyunca bombaladı; ama yine zafer kazanamadı. 2012 yılında Gazze'ye 8 gün boyunca saldırdı. Bu savaşta Gazze'den atılan İran yapımı bir füze Netanyahu'nun sarayının yakınına düştü, artık ateşkes isteyen Netanyahu, şartlar koyanlar Filistinlilerdi. Siyonist rejim 2014'te 50 günden fazla Gazze'yi bombaladı. Daha sonra da Gazze'ye çok sayıda saldırıda bulundu; ama bunların hiçbiri 48 saatten uzun sürmedi.

 

Siyonistlerin bu geri adımının sebebi direnişin onları füzeyle vurmasıydı. Hâlbuki Amerika, Batı ve siyonist rejimin tüm destekçileri, dünyanın en gelişmiş askeri teknolojisiyle “Demir Kubbe” adlı bir hava savunma sistemi kurdular. Siyonistler güya bu sistem sayesinde güven içinde olacak ve Gazze'de ve diğer yerlerde canlarının istediği her cinayeti işleyebilecekti. Ancak Direniş'in kapasitesi, bu Amerikan-Siyonist teknolojisinin yetersizliğini gösterdi. Artık mazlumların siyonistlerin siyasi hedeflerinin kurbanı haline getirilmesine izin vermiyor.

 

- İşgal altındaki topraklarda bulunan Direniş güçlerinin, son başarıları nelerdi ve bunun ne tür sonuçları oldu?

 

- Meseleyi açıklamak için şöyle söyleyeyim: Siyonist rejimin Savunma Bakanı Lieberman, Gazze'ye saldırdı. Gazze 450 füzeyle onlara karşılık verdi. Demir Kubbe yerleşimcileri koruyamadı; Netanyahu ateşkes istedi. Bunun üzerine de Lieberman ile Netanyahu arasında kavga çıktı. Lieberman koalisyondan ayrıldı ve hükümet düştü; parlamento yeni seçimlere gitti. Doğu ve Batı Netanhayu'nun seçimleri kazanması için yardım etti; fakat yapamadı. Muhalifler, Mavi Beyaz Bayrak adlı bir grup kurdu. Netanyahu, tüm çabasına rağmen kabineyi kurmakta başarısız oldu. Kurnazlık yaparak aşırıların kendisiyle koalisyon yapmasını sağlamak için Gazze'ye saldırdı. Ancak Gazze, 600 füzeyle onlara karşılık verince Netanyahu ateşkes istemeye mecbur oldu. Geri Dönüş Yürüyüşleri, İntifada, Müşriklerden Beri Olma Yürüyüşleri ve Kudüs Günü örnek alınarak yapılıyordu, Filistinliler bunu ateşkes şartlarından biri olarak ortaya koydu.

 

Demir Kubbe'nin Direniş'e cevap verememesi, Direniş'in ve Gazze halkının Netanyahu'nun her canı istediğinde kullanacağı bir kurbanlık olmadığı anlamına geliyor. Demir Kubbe, Gazze'nin füzeleri karşısında işe yaramadığına göre diğer yerlerde de Batılıların ve Amerikalıların son model Demir Kubbeleri işe yaramayacak demektir. Bu, Fars Körfezi de olabilir başka yerler de olabilir. Yani Direniş cenahı; saldırganların, canilerin, zorbaların ve katillerin cenahı karşısında caydırıcılık kazanmıştır. Bu da Devrim Lideri'nin İmam'ın kabrinde yaptığı konuşmada “Direniş, caydırıcılık yaratmalıdır” dediği şeydir.

 

 

https://basirat.ir/fa/news/315471/مقاومت-موجب-بازدارندگی%C2%A0در-منطقه-شده-است

 

 

Medya Şafak