Direniş ve Gazze’nin değişen talihi

Direniş ve Gazze’nin değişen talihi
Eğer savaş devam etseydi bu füzeler Tel Aviv’e ve diğer yerleşim birimlerine ulaşmaya başlayacak, milyonlarca İsrailliyi sığınaklara postalayacak, Ben Gurion Havalimanındaki hava trafiğini felç edecek ve sürecin sonunda hal-i hazırda İsrail’de bulunan birçok ana yatırımın Londra, New York, Frankfurt ya da başka bir yere kaçışını tetiklemiş olacaktı.

 

 

Gazze'nin füze misillemeleri kuralları değiştirdi ve İsrail için bir kriz yarattı

 

 

Abdulbari Atvan

 

raialyoum.com

 

 

Kasım 17, 2018

 

 

Geçtiğimiz Çarşamba günü, Gazze' den Hilmi Musa ile bir telefon görüşmesi yaptım. Kendisi, İsrail zindanlarında on yıldan fazla bir zaman tutsak kalmış, daha sonra, tekrar Gazze Şeridi'ne dönmeden önce uzun yıllar Beyrut'ta El Sefir gazetesinde çalışmış, aynı zamanda meslektaşım olan eski bir dostumdur. “Bana nasıl olduğumu sorma” dedi. “Hepinizin olduğundan daha iyiyim. Gazze, tüm dünyaya bir izzet ve onur dersi veriyor.” İsrail yerleşim yerlerine doğru yürüyen insanların, yürüdükleri yolu füzeler aydınlatırken neşe içerisinde, füze saldırısı durduğunda ise mutsuz olduklarını müşahede ettiğini söyledi.

 

Hilmi'nin betimlediği sahne, tarif edilen bu durumun bir buçuk günden fazla sürmemesine ve Arap-İsrail savaş tarihi boyunca benzeri görülmemiş bir sürat içerisinde ateşkesle sonuçlanmasına rağmen, Arap ve İslam coğrafyasında çok çabuk yankı buldu.

 

Bazı Arap ülkeleri ve İsrail tarafından maruz bırakıldıkları abluka, açlık ve ardı arkası kesilmeyen felaketler zincirine rağmen Gazze halkı, dışarıdan bakan insana “Bunlar, savaşın sona ermesini istemek bir yana daha uzun sürmesini arzu ediyorlar galiba!” dedirtecek şekilde tüm sokakları adeta bir bayram yerine çevirmişlerdi. Her köşe başında birbirlerini tebrik edip, tatlı ikramlarında bulunuyorlardı. Bu hâl, Benyamin Netanyahu'nun  “İsrail'in düşmanları, ateşkes için yalvardı” şeklindeki beyanının yalan olduğunu gözler önüne seriyordu. İsrail Başbakanı bombalara maruz kalan Güney İsrail'deki yerleşimcilerin seslerine titizlikle kulak vermekte olduğunu söyledi ve ekledi: “Ben ve güvenlik şeflerim İsrail'in emniyet sorunlarını bir bütün olarak görüyor ve büyük resme bakıyoruz. Halk, bazen, nihai karar alınması noktasında belirleyici unsur olamayabiliyor. İnsanlar düşmandan saklanmalı…”

 

Netanyahu yalan söylüyordu. Ateşkes için asıl “yalvaranlar” sığınaklarına tıkılmaya zorlanılan, okullarına kapanma emri verilen, kulakları siren ve başlarının üzerinde patlayan füzelerin sesleriyle dolan Gazze çeperindeki yerleşimcilerdi.

 

450 roket ve havan mermisi yerleşimcilerin üzerine adeta bir yağmur gibi yağdı. 60 kadar yerleşimciye hastaneyi boylattı. Füzelerin gelişmiş isabet kabiliyeti, vuruş hassasiyeti, yüksek tahrip yeteneği İsrailli askeri uzmanları şoke etmişti.

 

Netanyahu, kendisini böylesine, alelacele bir ateşkes kararına iten, o açıklanmamış, sebeplerden haberdardı. Bu kararın altında yatan ana etken şu muhtemel kıyamet senaryosuydu: Eğer savaş devam etseydi bu füzeler Tel Aviv'e ve diğer yerleşim birimlerine ulaşmaya başlayacak, milyonlarca İsrailliyi sığınaklara postalayacak, Ben Gurion Havalimanındaki hava trafiğini felç edecek ve sürecin sonunda hal-i hazırda İsrail'de bulunan birçok ana yatırımın Londra, New York, Frankfurt ya da başka bir yere kaçışını tetiklemiş olacaktı. İsrail'in mutlak kudret olduğu miti yerle bir oluyordu. İsrail'in hava hâkimiyeti artık kati değildi. Gazze'den gelen füzelere baraj teşkil etmedeki etkinliğini kaybetmişti. İsrail uçaklarının, ülkelerine geri dönen insanlarının sayısı her geçen gün artan Suriye'nin semalarında fütursuzca uçtuğu günler artık sonsuza kadar geri gelmemek üzere gidiyor.

 

48 saatlik Gazze savaşı hal-i hazırdaki birçok varsayımı değiştirdi. İsrail, Gazze Şeridi sınırlarını ve hava sahasını bugüne kadar yaptığı gibi caydırıcı bir cevap almadan saldırıya tabi tutamayacak artık. Ne tür bir caydırıcı cevap? Askeri personel taşıyan bir otobüsü nokta atışı ile vurabilen Kornet füzelerine (Hizbullah'ın bir inceliği, bir lütfu olarak) sahip olanlar elbette Yafa, Hayfa Lydda, Ramallah, Aştot ve Askalan'daki sığınaklarına doluştukları binaları da yerleşimcilerin başlarına yıkabilirler. Sderot civarına değinmedik bile…

 

Gazze'nin artık “sıradan” olmayan füzeleri, İsraillilere Avidgor Lieberman'ı utandıracak, mevcut hükümeti düşme tehdidi altında bırakacak, hatta Netanyahu'yu selefi Ehud Barak gibi hapse tıkabilecek türden bir kriz ihraç etmiş oldu. Kılıçlar bileniyor, herkes teyakkuzda ve zamanla yarışılan oyunda sona yaklaşılıyor.

 

Bu onur dalgaları kesinlikle Batı Şeria'ya da ulaşacaktır (eğer hala ulaşmamışsa). Belki Netanyahu ve Filistin lideri Başkan Mahmut Abbas'ın umduğundan da kısa bir sürede. Tüm baskılara rağmen, Abbas'ın güvenlik güçlerinin de (bunlardan bir rütbeli, yakın zamanda, kendisi ile aynı rütbeden İsrailli bir komutana ait aracının patlak tekerini, dizlerinin üzerinde yere çökmüş bir halde tamir ederken görüntülenmişti) bu dalgayı durdurabileceklerinden şüpheliyiz.

 

İşgal edilmiş Arap topraklarındaki direniş meşalesi belki bir süreliğine zayıflayabilir; ama asla sönmeyecektir. Bu, bazı Arap uzlaşmacıların idrak edemedikleri bir durumdur. Onlar, maalesef bu işgali İsraillilere, onların liderlerine ya da futbol takımlarına kırmızı halı sererek bertaraf edebileceklerine inanmışlar. Filistin, halkı asla teslim olmayacak ve tüm onurlu insanların desteğiyle direnmeye devam edecek. Ve süreç içerisinde bıkmadan usanmadan destan yazmayı sürdürecekler.

 

 

Çeviri: Kemal Küçük

 

www.medyasafak.net