Amerika’nın savaşlarının arkasında Amerikalı Yahudiler var

Amerika’nın savaşlarının arkasında Amerikalı Yahudiler var
Kısa süre önce Amerika’nın savaş partisinin bir konferansında konuşma yaptıktan sonra, yaşlıca bir beyefendi bana gelerek şunları sordu: “Neden hiç kimse dürüst bir şekilde, parasıyla sözünü geçiren hakkında konuşmuyor? Bu konferansta hiç kimse İsrail’den bahsetmedi bile ve hepimiz, Ortadoğu’daki bütün savaşları Netanyahu için parası ve gücüyle destekleyenlerin Amerikalı Yahudiler olduğunu biliyoruz.

 

 

 

Philip Giraldi

 

 

 

The Unz Review

 

 

 

 

 

 

GÜNCELLEME: 21 Eylül sabahı Phil Giraldi, on dört yıldan beri düzenli olarak yazdığı The American Conservative dergisinden gelen telefona kovulduğunu öğrendi. Kendisine, “Amerika'nın savaşlarının arkasında Amerikalı Yahudiler var” başlıklı yazısının kabul edilemez olduğu söylendi. TAC yönetimi ve yayın kurulu, derginin yayın hayatına, dergi kurucusu Pat Buchanan'ın kaleme aldığı ve büyük ölçüde Giraldi'nin Yahudilerin rolü hakkındaki iddialarının aynısını başka bir savaş – Irak Savaşı – için ileri süren “Kimin savaşı?”  başlıklı makaleyle başladığını unutmuş görünüyor. Buchanan, bu yazıyı kaleme aldığında, şimdi Giraldi'ye benzer şekilde hücum eden insanların çoğu tarafından karalanmış ve anti-Semit olmakla suçlanmıştı.

 

Kısa süre önce Amerika'nın savaş partisinin bir konferansında konuşma yaptıktan sonra, yaşlıca bir beyefendi bana gelerek şunları sordu:  “Neden hiç kimse dürüst bir şekilde, parasıyla sözünü geçiren hakkında konuşmuyor? Bu konferansta hiç kimse İsrail'den bahsetmedi bile ve hepimiz, Ortadoğu'daki bütün savaşları Netanyahu için parası ve gücüyle destekleyenlerin Amerikalı Yahudiler olduğunu biliyoruz. Bunları yüksek sesle haykırmaya başlamamız ve bundan kurtulmalarına olanak vermememiz gerekmiyor mu?”

 

Bu, benim daha önce de pek çok defa duyduğum bir yorumla iç içe geçmiş bir soruydu ve benim yanıtım her zaman aynı oldu: dış politikada sesinin duyulmasını isteyen her kuruluş, İsrail'in ve Amerikan Yahudilerinin elektrik teline dokunmanın, tanınmazlığa doğru giden hızlı bir yolculuğu garanti ettiğini bilir. Yahudi gruplar ve cepleri derin bireysel bağışçılar yalnızca politikacıları kontrol etmez, aynı zamanda medya ve eğlence endüstrilerinin de sahibidir ve buraları yönetir; bunun anlamı ise bir daha hiç kimsenin, karşı koyan taraftan veya onunla ilgili bir şey duymayacağıdır. Onlar “çifte sadakat” diye adlandırılan mesele hakkında özellikle hassaslardır ve bunun sebebi bilhassa, terimin kendisinin biraz düzmece olmasıdır, zira içlerinden bazılarının gerçekte yalnızca İsrail'e sadakat içinde olduğu gayet açıktır.

 

Daha yakın zamanlarda, içlerinde benim de olduğum bazı uzmanlar, İran'la yaklaşan savaş hakkında ikazda bulundu. Kuşkusuz İran'ı vurma teşviki pek çok merkezden geliyor; bunların arasında Yönetim içinde yer alan ve her zaman sorunların güç yoluyla çözülmesi üzerinden düşünen generaller, İran hegemonyası korkusu hakkında saplantılı olan bir Suudi hükümeti ve elbette bizzat İsrail de bulunuyor. Fakat savaş motorunu çalıştıran şeyi, Amerika Birleşik Devletleri'ni tehdit etmesi muhtemel olmayan bir ülkeye karşı savaş başlatmak gibi meşakkatli bir görev üstlenmiş olan Amerikalı Yahudiler sunuyor.  Onlar sahte bir İran tehdidi üretmede epey başarılı oldular, öyle ki, Kongre'nin neredeyse bütün Cumhuriyetçi üyeleri ve çoğu Demokrat üyesi, yanı sıra da medyanın çoğu, İran'la sağlam bir şekilde baş etmek gerektiğine, bunun en kesin yolunun da ABD ordusunun kullanılması olduğuna ve bu ne kadar erken yapılırsa o kadar iyi olacağına ikna olmuş görünüyor.

 

Ve onlar bunu yaparken, İran'dan nefret edenlerin neredeyse hepsinin Yahudi olduğu meselesi, adeta önemsizmiş gibi, bir şekilde gözden kaçtı. Fakat bu önemli olmalıdır. Yakın zamanda New Yorker'da yayınlanan, İran'la yaklaşan savaşın durdurulması hakkındaki bir makale tuhaf bir şekilde, şu an var olan “İran şahinleri” kuşağının Irak'tan edinilen dersler nedeniyle politika seçenekleri konusunda ılımlı rol oynayacak bir güç olabileceğini ileri sürüyor. Makale, İran konusundaki tutucular arasında David Frum, Max Boot, Bill Kristol ve Bret Stephens'ı sayıyor.

 

Daniel Larison The American Conservative için, New Yorker'da yer alan “Evet, İran şahinleri İran'la çatışma istiyor” başlıklı makale için iyi bir değerlendirme kaleme aldı. Larison, yukarıda sözü edilen dört şahini teker teker tanıttıktan sonra bunu “daimi olarak berbat bir dış politika düşüncesinin Kim Kimdir'i” diye tanımlıyor ve şöyle devam ediyor: “Eğer onlar son yirmi yıl içinde herhangi bir büyük politika meselesinde haklı olsalardı, bu bütün dünyada haber olurdu. Bunların her biri İran'la yapılan nükleer anlaşmasından şiddetle nefret ediyor ve şu ya da bu noktada, İran'a karşı askeri eylemden yana tutum aldılar. İçlerinden herhangi birinin İran'a saldırmaya karşı çıkacağını gösteren hiçbir kanıt yok.”

 

Ben onlara birkaç isim daha eklerdim: Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Mark Dubowitz, Michael Ledeen ve Reuel Marc Gerecht; Ortadoğu Forumu'ndan Daniel Pipes; Commentary dergisinden John Podhoretz; Dış İlişkiler Konseyi'nden Elliot Abrams; Ortadoğu Medya Araştırmaları Enstitüsü'nden Meyrav Wurmser; Savaş Çalışmaları Enstitüsü'nden Kimberly Kagan; ve Amerikan Girişim Enstitüsü'nden Frederick Kagan, Danielle Pletka ve David Wurmser. Bu sepete, Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi Komitesi (AIPAC), Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü (WINEP) ve Hudson Enstitüsü gibi kuruluşların tümünü de ekleyebilirsiniz. Ve evet onların hepsi Yahudi; ilave olarak da çoğu kendisini yeni-muhafazakâr olarak tanımlayacaktır. Buna, ismi sayılan kişilerden yalnızca birinin Amerikan ordusunu herhangi bir kolunda hizmet yaptığını da ekleyebilirim: David Wurmser bir zamanlar Deniz Kuvvetleri yedek gücündeydi. Bu kişiler, büyük ölçüde, başkaları savaşıp ölürken kendileri ağır düşünmeyi tercih eden bir kibirli ofis savaşçıları topluluğu meydana getirmektedir. 

 

Bu yüzden rahatlıkla, İran hakkında bir şeyler yapma ajitasyonunun çoğunun İsrail'den ve Amerikan Yahudilerinden geldiği söylenebilir. Nitekim ben, Kongre'deki İran öfkesinin önemli bir bölümünün aynı kaynaktan, Potomac'taki kanun koyucularımıza İran'ın “İsrail'i yok etme” yemini ettiği için imha edilmeyi hak ettiğini anlatan “bilgi notları” yağdıran AIPAC'tan geldiğini iddia edeceğim – ki bu söyledikleri hem yalan, hem de imkansızdır, zira Tahran böyle bir işi yapabilecek kaynaklara sahip değildir. AIPAC'ın yalanları daha sonra alınıp yardıma hazır bir medya tarafından tekrarlanır ve televizyon ya da radyoda Ortadoğu hakkında konuşan, yahut gazete hikayeleri için röportaj yapılan hemen hemen bütün “uzmanlar” Yahudi'dir.

 

Buna, bir grup olarak neo-conların Yahudiler tarafından kurulduğu ve büyük ölçüde Yahudi olduğu, bu yüzden İsrail devletine evrensel bağlılıkları olduğu da eklenebilir. Bu gruplar ilk kez Reagan Yönetimi zamanında bir dizi ulusal güvenlik mevkisi elde ettikleri zaman öne çıktı ve yükselişleri, George W. Bush yönetimi altında Pentagon ve Beyaz Saray'daki üst düzey konumlara yerleştikleri zaman tamamlandı. Bir an, Paul Wolfowitz, Doug Feith ve Scooter Libby'yi düşünün. Evet, hepsi Yahudi ve hepsi Ortadoğu'ya yayılıp bölgenin önemli bir bölümünü etkin bir şekilde tahrip eden bir savaşa yol açan sahte bilgileri iletti. Tabi bölgenin önemli bir bölümü derken, İsrail hariç.  Yine bir Yahudi olan Philip Zelikow, bir açıklık anında, kendi kanaatine göre Irak Savaşı'nın İsrail için yürütüldüğünü kabul etti

 

Bu çılgınlıklara, ABD'nin en sağcı İsrailli yerleşimci unsurlarla özdeşleşen Yahudi bir İsrail büyükelçisini, Beyaz Saray'ın tayin ettiği Yahudi bir baş müzakereciyi ve Ortadoğu politikalarını formüle edilmesine de dâhil olan bir Yahudi damadı ekleyin. Benyamin Netanyahu'ya ve onun ırkçı haydutlardan oluşan hırsızlar rejimine verilen sonsuz ve sorgusuz desteğe alternatif bir bakış açısı sunan var m? Sanırım yok.  

 

Amerikan Yahudilerinin etnik veya ailevi bağları nedeniyle kişisel bir çıkarlarının olduğu kişisel politika meseleleri üzerindeki hâkim müdahaleleri hakkında birkaç basit düzenleme yapılabilir. Öncelikle, onları potansiyel olarak çatışmaya girecekleri, Ortadoğu'yla ilgili ulusal güvenlik pozisyonlarına yerleştirmeyin. Bilakis, bir Yahudi azınlığı bulunmayan ve holokostun parçası olmayan Kuzey Kore hakkında kaygılanmalarını sağlayın. Bu çözüm tipinin bir benzeri, gerçekte, İsrail'deki ABD Büyükelçisi pozisyonu hakkında izlenen politikaydı. 1995 yılına kadar her türlü çıkar çatışmasından uzak durulması için bu göreve hiçbir Yahudi atanmazdı; bu anlaşma, bu göreve Martin Indyk'i tayin eden Bill Clinton (yine!) tarafından ihlal edildi.

 

İsrail'le güçlü bağları olan ve bir biçimde kendilerini Ortadoğu'yla ilgili üst düzey politika yapım mevkilerinde bulan ve mesele hakkında gerçekten dürüst olan Amerikan Yahudileri, kişisel bir çıkarının olduğu bir davaya bakan her hâkimin yapacağı gibi, görevden el çekmelidir. Her Amerikalı, Amerika Birleşik Devletleri'ne zarar, yabancı bir ülkeye fayda sağlayan pozisyonların alınmasına kadar ve bu da dâhil olmak üzere, politikaya ilişkin seçenekleri tartışma konusundaki, birinci anayasa tadilinden gelen hakları ifa etme konusunda özgür olmalıdır. Ancak eğer bu kişi fiilen bu politikaları üretecek bir konumda ise, oradan gitmeli ve politika üretimini kişisel bir eşyası bulunmayanlara bırakmalıdır. 

 

Bir parçacık dürüstlükten yoksun olan Amerikalı Yahudiler medyaya çıktığı zaman televizyon ekranının altında, örneğin Bill Kristol için “Yahudi ve İsrail devletinin açık destekçisi” olduğunu belirten ibareler kullanılmalıdır. Bu, fare zehiri şişesinin üstündeki ikaz etiketinin bir benzeri olacaktır – anlamı da kabaca, “Bill Kristol'un sunduğu saçmalıklardan en küçük dozajda bile yutmanız sizin için tehlikelidir” olacaktır.  

 

Yukarıda bahsedilenlerin hiçbir olmayacağı için yegane alternatif, ülkelerinin ulusal güvenlik çıkarlarının yabancı bir hükümete esir bir grup tarafından ele geçirilmesinden yorulmuş olan Amerikan vatandaşlarının, yaşananlar konusunda daha iddialı olmasıdır. Karanlığın üzerine bir parça ışık tutun ve kimin kim tarafından kandırıldığını anlayın. Olanı olduğu gibi adlandırın. Ve eğer birilerinin hassasiyeti inciniyorsa, pek yazık. Bizim sırf İsrail bunu istiyor ve bazı zengin ve güçlü Amerikan Yahudileri bunu getirmekten memnun olacak diye İran'la savaşa girmeye ihtiyacımız yok. Gerçekten de ihtiyacımız yok.

 

 

www.medyasafak.net