"ABD Suriye’nin İçişlerine Uzun Süre Önce Karışmaya Başladı"

"ABD Suriye’nin İçişlerine Uzun Süre Önce Karışmaya Başladı"
Londra’dan önde gelen bir analist Press TV’ye, ABD’nin ikiyüzlü bir şekilde, kendisinin terör listesine koyduğu Suriye karşıtı terörist grupları silahlandırmak yoluyla uzun süredir Suriye’nin içişlerine müdahale ettiğini söyledi.

Danny Makki:  ABD Suriye'nin içişlerine uzun süre önce karışmaya başladı


Press TV
 

Londra'dan önde gelen bir analist Press TV'ye, ABD'nin ikiyüzlü bir şekilde, kendisinin terör listesine koyduğu Suriye karşıtı terörist grupları silahlandırmak yoluyla uzun süredir Suriye'nin içişlerine müdahale ettiğini söyledi.
 

Batı ülkeleri ile Suudi Arabistan ve Katar gibi bölge diktatörlükleri ve monarşilerinin, Suriye ordusunun kimyasal silahları ve bunların hükümet tarafından silahlı El Kaide teröristlerine karşı kullanılması ihtimali hakkında kaygılar yaratarak dış müdahale için bir bahane yaratmak amacıyla çabalamaya başlamasından bu yana çeşitli yorumlar yapılıyor. Suriye, Mart 2011'den bu yana yabancı destekli bir altüst oluş süreciyle karşı karşıya. Bu kargaşa içinde, aralarında çok sayıda ordu ve emniyet mensubunun da bulunduğu pek çok insan, terörist grupların ellerinde hayatını kaybetti.

Press TV, konuyu daha fazla tartışmak üzere, Londra'dan, Britanya Suriye Gençliği'nin (SYB) eş kurucusu Danny Makki ile bir röportaj yaptı. Press TV'nin Haber Analiz programında Makki'ye iki konuk daha eşlik etti: Suriye'nin başkenti Şam'dan siyasal analist Talib İbrahim ve Lübnan'ın başkenti Beyrut'tan, El Tahrir partisi Merkez Ofis direktörü Osman Bakaş. Aşağıda, bu röportajın yaklaşık bir çözümlemesi sunulmaktadır.

Press TV: Sayın Makki, bir analist bize [Lahdar] İbrahimi'nin [BM-Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi] teröristler ve muhalefet arasında ayrım yapması gerektiğini söylüyordu. Buna katılıyor musunuz?

Makki: Hayır katılmıyorum. Batı tarafından desteklenen teröristler arasında büyük bir fark yok ve Lahdar İbrahimi, Suriye krizine bir çözüm bulma konusunda devasa zorluklarla karşı karşıya.

Önünde çifte büyük engeller bulunuyor. İlk mesele, şiddeti durdurmak ve krizi sonlandırmak için savaşan bütün taraflar tarafından kabul edilecek bir uluslararası konsensüs bulmak. Bu, bazı bölgesel güçlerden, örneğin Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar gibi, Suriye silahlı muhalefetine silah ve finansman sağlayan devletlerden gelecek büyük bir meydan okumayla karşılaşacaktır; bu devletler Suriye hükümetinin varlığını tanıyan ve Suriye içindeki grupların silahlandırılmasını reddeden her tür çözümü reddedecekleri için Lahdar İbrahimi için büyük bir sorun teşkil etmektedirler.

Karşı karşıya olduğu ikinci sorun ise süregiden terörizm politikasıdır. Yani, bölgesel güçler tarafından desteklenen terörizme karşı karşıya iken bir siyasal krizi ve bir siyasal çözümü nasıl tartışabilir?

Lahdar İbrahimi BM Güvenlik Konseyi'ne bile Suriye içinde, bu ülkede savaşmak üzere bölgesel güçler tarafından gönderilmiş olan binlerce yabancı savaşçı olduğunu, bunların içinde potansiyel olarak İslamcı radikallerin, aşırıcıların olduğunu aktarmıştı. İşte en büyük sorunlardan biri budur…

Press TV: Sayın Makki, pek çok insanın söylediği bir şey var. Teröristler Suriye içinde faaliyet yürüttüğü sürece… Şam'daki konuğumuz [Talib İbrahim] durum böyle olduğu sürece insanların elbette bu teröristlerin kendilerini temsil etmediklerini söylediğini, bombalama eylemleri vs.yi gerçekleştiren kişilerin varlığının iyi bilindiğini söylüyor.

Suriye'deki bu terörist gruplarla bir siyasi çözüm hâlâ mümkün mü? Krizden çıkış yolu hâlâ mümkün mü?

Makki: Evet, siyasi çözüm seçeneği hâlâ mutlak surette masada olmalıdır.

Yani, her krizin ve çatışmanın sonunda her iki tarafı da içine alan ve bir anlaşmaya varılan bir siyasal çözüm olmalıdır fakat şu anda bu terörizm devam ediyor ve bazı örgütler ve bazı devletler tarafından da bu biliniyor, fakat durdurmak için hiçbir şey yapılmıyor.

İşte bu, Suriye'de bir çıkmaz yaratan büyük sorun.

Herkes Türkiye ile Katar ve Suudi Arabistan'ın Suriye muhalefetini finanse ettiğini ve silahlandırdığını biliyor. Batı'nın Suriye muhalefetine öldürücü olmayan yardım gönderdiğini anlıyoruz, fakat uluslararası planda konuşacak olursak, Birleşmiş Milletler veya bölgesel teşkilatlar isyancılara giden silah akışını durdurmak için hiçbir şey yapmıyor. Bu kendi başına, yergiye layık bir durumdur, zira bu doğrudan ve belirgin finansman ve silahlandırmanın durması halinde Suriye krizi birkaç hafta ya da ay içinde sonlanacaktır.

Beyrut'taki konuğunuzun [Osman Bakaş] bahsettiği bazı meseleleri ele almak istiyorum. Kendisi Suriye'nin Libya, Mısır ve Tunus gibi olduğunu söyledi, fakat Suriye'de yaşananlar Arap Dünyası'nın geri kalanında olanlardan bütünüyle farklıdır.

Suriye'de olan şey onun söylediği gibi bir devrim değildir. Suriye'de olan şey çok sayıda bölgesel güç tarafından başlatılmış vahşi bir vekalet savaşıdır. Bu, bütün dünyanın görebileceği çok açık bir durumdur. Konuğunuz [Rusya Devlet Başkanı Vladimir] Putin'in Esad sonrası dönemi tartıştığını söyledi, fakat bu kesinlikle tasavvur edilemez bir durum zira Putin'in söylediği şey bir siyasal çözüme ihtiyaç duyduğumuz idi. Esad sonrası dönem hakkında herhangi bir tartışma yürütmedi, bunu bu terimlerle tartışmak naifliktir. Rusya devlet başkanı olarak Putin Suriye'deki şiddeti tüm tarafları memnun edecek bir şekilde sonlandırmak için sinerjiye veya bunu sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

İhtiyaç duyduğumuz ve olması gereken şey budur. Fakat sizin de söylediğiniz gibi terörizm, her tür siyasal çözümün önündeki en büyük engeldir.

Press TV: Sayın Makki, ABD Esad'ın herhangi bir çözümden önce çekilmesi gerektiği konusunda ısrar ediyor, fakat bazıları da bu çağrının ve ısrarın kendisinin gerçekte bir çözüme ulaşma yönündeki her tür çabanın önünü kestiğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Makki: Bu, başka bir devletin içişlerine alçakça müdahale edilmesi ve karışılmasıdır. Amerikalılar kim oluyor da 40 yıldır onların hegemonyasına ve emperyalizmine karşı mücadele ede bir Ortadoğu devletine emirler veriyorlar?

Diğer yandan ABD, Suriye krizi konusunda çok ikiyüzlü bir dış politika izliyor. Bu durum kendisini, el Kaide bağlantılı Cebhet'ül-Nusra [şu anda Suriye hükümetine ve halkına karşı savaşan Batı ve Arap destekli silahlı terörist grup] örneğinde kendisini gösterdi. Bir yandan onları terör listesine alırken diğer yandan isyancılara para ve stinger füzeleri gibi silah desteği veriyorlar.

Dolayısıyla bir terörist hareket kara listeye alınırken, isyancılara silah desteği vermeye devam ediyorlar. Anlamadıkları şey şu ki, silah verdikleri kişilerle [terörist olarak] kara listeye aldıkları kişiler aynı insanlar.



Dolayısıyla dış politikada gerçek bir çıkmaz var. Afganistan'da yaşanan şey bugün kendisini tekrar ediyor…. Yani, Suriye'nin birliğinin korunması gerektiğini söyleyen Şam'daki konuğunuza [Talib İbrahim] katılıyorum. Suriye, farklılıklar içeren etnik, sosyo-politik yapısı ve formasyonu içinde tek bir devlet olarak kalmalıdır; temel nokta budur.

Bununla birlikte, Amerika'ya ve Batı'nın Suriye'ye hâkim olma planlarına karşı olduğunu söyleyen, fakat şu anda yaşanan vekalet savaşını destekleyen, fakat yabancıların karışmasına ve dış müdahaleye de karşı olduğunu söyleyen Beyrut'taki konuğunuza [Osman Bakaş] birkaç şey söylemek isterim.

Yabancı devletler ve [Fars Körfezi ve Ortadoğu'daki] bölgesel güçlerden bazıları son sekiz aydır Suriye krizine doğrudan müdahale ediyor. Bu, lojistik sağlama, finansman sağlama, silah verme, silahlı muhalefet için bir kanal açma ve siyasi muhalefet için konferanslar düzenleme olanağı sağlama şeklinde gerçekleşiyor. Yabancıların karışması ve müdahalesi bir yıl önce başladı…

Press TV: Özellikle Batı'da, kimyasal silah kullanımı varsayımları arasında birçok kişi şu anda, Esad rejiminin umutsuzluk içine düştüğünü ve bu tür silahları kullanmaya bile yönelebileceğini söylüyor. Siz Esad rejiminin bu tür silahlar kullanacak kadar umutsuzluk noktasında olduğunu düşünüyor musunuz yoksa sizce bu, bir tür askeri müdahale başlatmanın bir bahanesi mi?

Makki: Hayır hayır. Bu kesinlikle dış müdahalenin bir bahanesi. Batı, Başkan Esad'ı ve Suriye hükümetini devirmekte başarısız olunca, bu tür propaganda araçlarını kullanmaya başladı; aynısını Irak'ta Saddam Hüseyin'in sözde kimyasal silahlarıyla ilgili olarak duymuştuk ve bugün Suriye'de aynı şeyi görüyoruz.

Fakat Suriye hükümetinin kimyasal silahlar kullanmayacağı ve ellerinde gerçekten kimyasal silahlar varsa da bunların güvenli yerlerde olduğu konusundaki en büyük destek açıklaması, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan geldi. Alıntılamak gerekirse, Suriye'nin kimyasal silahları için “Suriye içindeki bir veya iki yerde, güvenli bir alandalar ve kullanılmayacaklar” ifadesini kullandı.
Dahası Lavrov, Suriye hükümetine üç, dört, beş, altı defa silahların emniyette olup olmadığını sorduklarını ve emniyette oldukları ve kullanılmayacakları cevabı aldığını söyledi.

Dolayısıyla bu, temelde, NATO ve müttefikleri tarafından Suriye hükümetine karşı bir propaganda savaşı yürütmek için kullanılan bir yanıltma harekâtı durumu.

Besbelli ki, Suriye'de insan hakları konusunda berbat bir sicili olan Müslüman Kardeşler üyesi olan ve televizyonda açıkça İslam devleti istediklerini söyleyen Beyrut'taki konuğunuza [Osman Bakaş] soruyorum: peki ya Suriye içinde, İslam devleti istemeyen çok sayıda mezhep ve din ne olacak? Onları ne yapacağız? Yoksa etnik temizliği destekliyor veya meşrulaştırıyor musunuz?

medyasafak.com