Gazze saldırısının yıldönümünde / Efsanenin çöküşü ve Direniş Ekseni döneminin başlangıcı

Gazze saldırısının yıldönümünde / Efsanenin çöküşü ve Direniş Ekseni döneminin başlangıcı
Direniş Ekseninin Irak’ta, Suriye’de ve hatta Lübnan’da teröre karşı savaşta kaydettiği ilerlemeden yola çıkarak yakın gelecekte meydana gelecek tek bir şeyi okumak mümkün: O da, Direniş Ekseni döneminin başlangıcı ve pratikte de "Ümmetin ortak çıkarlarını gerçekleştirme potansiyeline dayalı yeni bir Ortadoğu'nun doğuşudur."

 

 

IUVMPRESS

 

 

Siyonist ordunun efsane ve yenilmez olduğu dogmasını insanlara pazarlamaya çalışan İsrail rejimi ve destekçisi olan uluslararası güçler, siyasi kesimi ve geniş halk kitlesini buna ikna etmeyi başardı. Özellikle Arap dünyasında bu hedefi başarıyla gerçekleştirdiler.

 

Siyonist varlığın kuruluşundan bu yana yaklaşık altmış sene geçmesinin ardından, bugün artık bu imaj sarsılmaya başlayarak, yerini Lübnanlı ve Filistinli Direniş kahramanlarının irade ve direncini kırmakta aciz bir İsrail görüntüsüne bıraktı. Bu durum, efsane hikâyesinin sona yaklaştığının habercisi olarak görünüyor.

 

 

Efsanenin çöküşünün göstergeleri

 

Bu uğursuz hikâyenin sembol ve temelleri 2006 yılı Temmuz ayında Güney Lübnan'da yaşanan savaştan bu yana parçalanmaya başladı. Bu çöküş, Gazze'deki Direniş örgütleri kahramanlarının, Siyonist varlık tarafından açılan üç savaşta İsrail'e indirdiği acı verici darbelerin etkisiyle devam etti. Bu darbelerin sonuncusu da “Elli Gün” saldırısıydı, onun bitmesi ile yenilmezlik destanı sonsuza dek tarihe gömüldü.

 

İşte bu, büyücünün yaptığı büyünün kendisine dönmesidir. Siyonist varlık dağılan imajını toplamak yerine, her saldırı sonrası uçuruma daha da yaklaştı. 8 Temmuz'da üçüncü yıldönümü yaşanan “Elli Gün Savaşı”nın okuması yapıldığında, göstergeler efsanenin, saldırıların sona erdiği 26 Ağustos 2014 tarihi ile birlikte çöktüğünü açık bir şekilde ortaya koyuyor. (26 Ağustos 2014'te saldırı bittiğinde) Siyonist varlık, daha önce ilan ettiği Direnişin silahlanmasını ortadan kaldırma, Gazze'yi işgal etme ve işgal edilmiş topraklara yönelik roket atışını engelleme hedeflerinden hiçbirini gerçekleştirememişti.

 

2014'te Gazze'ye sergilenen düşmanca saldırının sonucunda 2200'den fazla Filistinli şehit oldu. Bunların 550'den fazlası çocuktu. Yaralananların sayısı ise 11 bini buldu. Ancak yaralara ve savaşın sebep olduğu dev yıkıma rağmen Filistin halkının içerisinde bir çatlak oluşmadı. Filistin halkı, savaş ve yıkımdan korkmadığını göstererek dayanıklılığını tüm dünyaya kanıtladı.

 

İlki 2009'da düzenlenerek 22 gün süren, ikincisi ise 2012'de düzenlenen ve 3 gün süren saldırılarılar ile bu üçüncü saldırının tüm mesuliyeti, İsrail rejiminin boynundadır. Halkın benzersiz direniş düzeyi göz önüne alındığında, on yıllar öncesinde yapılan, "Arap bilincinin dağlanması" işleminin Filistin halkı açısından etkisini yitirdiği kuşkuya mahal vermeyecek bir biçimde ortadadır. Filistin halkı direnebileceğine, işgali topraklarından kovabileceğine ve Filistin'den onun kökünü kazıyabileceğine artık inanıyor.

 

Öyleyse yaşanan üç savaşın ardından, bir yandan İsrail'in caydırıcı gücünün zayıflaması, öte yandan da örümcek yuvasının içerisinde iken, özellikle de üç savaştan sonra savaşların yararlılığının tartışılmaya başlaması, bu savaşların kazanımları oldu. Pratikte ise, Gazze'deki hezimetin sebeplerini araştırmaya yönelik meclis üyelerinden oluşan bir komisyon kuruldu. İsrail'in kanatları arasındaki ayrılıkların yankıları da rejimin siyasi hayatında, hala ön plana çıkmaya devam ediyor. Bu da Filistin Direnişinin İsrail'e yaşattığı acı hezimet sebebiyle iç durumun kontrolünü ve siyasi oyuncağı elde tutmanın zor bir hale geldiğini gösteriyor. Seyyid Hasan Nasrallah'ın da ifade ettiği gibi İsrail, “Örümcek yuvasından bile daha zayıf durumda!”

 

 

ABD ve İsrail'in Direniş Eksenini vurma projesinin çöküşü

 

Direnişin Gazze zaferi, Amerika'nın Siyonist projesinin iki taşıyıcı direğinden birinin sonunu getirdi. Çünkü proje, iki esas aktöre dayanıyordu. Bunlarda ilki, İsrail'in önce Gazze'de, sonra da Lübnan'da Direniş Eksenini vurmasıydı. İkincisi ise Direnişin yuvası ve atan kalbi olan ve hala da olmaya devam eden Suriye'yi vurmakla görevlendirilen, aralarında IŞİD'in de bulunduğu radikal terör örgütleriydi.

 

Gazze'ye elli gün boyunca saldırı düzenlenen savaşın ilk direği, bir daha geri dönmemek üzere ortadan kaldırdı. İsrail içinde yeni bir savaşa girilmesine dair şiddet tartışmalar, bunun en büyük kanıtıdır. Çünkü bu savaşların, Siyonistlerin gözünde bir kayıp olduğu artık kuşkusuz bir şekilde biliniyor. İkinci direkte ise, Suriye sahaları, silahlı terör örgütlerinin İsrail'in aciz kaldığı şeyi gerçekleştirmekten daha zayıf olduğunu gösterdi. Durum öyle bir aşamaya geldi ki Amerika, olayların akışını düzeltebilmek ve kendine ve Suriye'de desteklediği gruplara adım atılacak bir yerin kalabilmesi için, kendisini doğrudan müdahaleye mecbur kalmış bir şekilde buldu.

 

Öyleyse, resmin parçalarını bir araya getirip İsrail'in Gazze projesinin ve efsanenin, zihinsel olarak hem Arap halklarının kafasında hem de sahada askeri açıdan çöktüğünü göz önüne aldığımızda, Direniş Ekseninin Irak'ta, Suriye'de ve hatta Lübnan'da teröre karşı savaşta kaydettiği ilerlemeden yola çıkarak yakın gelecekte meydana gelecek tek bir şeyi okumak mümkün: O da, Direniş Ekseni döneminin başlangıcı ve pratikte de "Ümmetin ortak çıkarlarını gerçekleştirme potansiyeline dayalı yeni bir Ortadoğu'nun doğuşudur."

 

 

www.medyasafak.net